23 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Ankara15°C
  • Van9°C

CEMAAT KÜLTÜRÜ

Fikri Amedi

02 Ocak 2017 Pazartesi 16:33

 

Cemaat kelime olarak "birlik, bütünleşme, bir araya gelme ve topluluk" anlamlarına gelir. İslam, Müslümanların cemaat halinde yaşamalarına; her hususta birbirlerini destekleyen ve birbirlerine yardımcı olan bir toplum olmalarına önem vermiştir. Peygamber (s.a.s.) müminleri, bir binayı oluşturan ve birbirleri ile kenetlenmiş tuğlalara benzetmektedir. Kur'an-ı Kerîm de, onları "kardeşler" olarak niteler.

İslam cemaati kardeşlik, eşitlik, yardımlaşma ve karşılıklı fedakarlık üzerine kurulmuştur. Aralarındaki birlik ve beraberliğin temel dayanağı ise Kur'an ve sünnettir. Birlik, Kur'an ve sünnetin bildirdiği yol üzere olur. "Ey inananlar, Allah'tan O'na yaraşır biçimde korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün. Ve topluca Allah'ın ipine (Kur'an'a) sarılın, ayrılmayın." (Ali İmran, 3/102-103). "

Hz. Peygamber (s.a.s.): "Cemaat rahmettir, tefrika ise azaptır" buyurmaktadır. (İbn Hanbel, IV,145). Yine şöyle buyurur: "Allah'ın eli cemaatle beraberdir. " (Tirmizî, Fiten, 7).

"Bereket cemaatle beraberdir. " (İbn Mace, At'ime, 17).

Allah'ın birliği ve toplumun bütünlüğü inancı etrafında toplanmayı en mühim gaye sayan İslam dininde, "cemaat" denilince: İnançta olduğu gibi, dünya işlerinde de bir araya gelip yardımlaşarak yaşayan samîmî ve ihlaslı Müslümanların teşkil ettiği birlik akla gelir. Çünkü insan daima cemaat ve daha geniş anlamıyla cemiyet halinde yaşayan "bir canlı organizmadır.

İnsanın  "toplum halinde yaşama" ihtiyacını en doyurucu bir şekilde din giderebildiğinden, cemaatler din sayesinde ortaya çıkmış ve dine özgü gruplar olarak kabul edilmişlerdir.

 

Prensibi samîmiyet, sadakat ve ihlas olan bu İslam cemaatinin yegane başarı sırrı, kardeşlik ışığındaki birlik-beraberlik şuurudur'. Allah (c.c.) onlar hakkında Kur'an-ı Kerîm'de:

"Allah yolunda hepsi birbirine kenetlenmiş, yekpare ve müstahkem bir bina gibi, saf bağlayarak mücadele edenleri sever. " buyurmuştur. (Saff, 61/4).

İslam, toplumun huzuru, ahengi ve sosyal gelişmenin gerçekleşebilmesi; yalnız bazı fertlerin değil, bütün bir toplumun maddî refahı ve saadeti için müminlere, kişisel vazifeler yanında toplumsal sorumluluklarda yükler. Toplumu oluşturan kişileri inançta, yaşayışta, gayede, ızdırap ve refahta birleşmesi gereken kardeşler ilan eder. Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.s.) "Birbirini sevmede, birbirlerine acımada ve korumada müminler bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir organı rahatsız olursa, diğer organlar toptan humma ve uyumsuzluğa tutulur" buyurmuştur. Ayrıca ayırım yapmaksızın bütün insanların birbiriyle kenetlenmelerini birbirine yardım elini uzatmalarını, bir iman vazifesi olarak emretmiştir. Cenab-ı Hakk: "... İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak konusunda birbirinizle yardımlaşın; günah işlemek ve haddi aşmak üzere Yardımlaşmayın. " buyuruyor. (Maide 5/2). Bu tür sosyal vazifelerimizi yapmadıkça Müslüman olarak yaşayabilmemize imkan yoktur. Çünkü "Gerçek müminler kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, kardeşlerini kendi nefislerine tercih ederler. " (Haşr 59/9). Ayrıca yine "Sizden biri, kendi nefsi için sevdiğini mümin kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olamaz." buyuran Hz. Peygamber, toplumun temelini en sağlam bir tarzda şöyle ifadelendirmiştir:

"İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. " (el-Aclûnî, Keşfu'l-Hafa, s. 472).

İslami hayatı yeniden başlatacak fiili bir çalışma içinde olan bir cemaatın mevcudiyetinin şer’i bir vecibe olduğu muhakkaktır. Allah u Teala kitabında:

“Sizden hayra davet eden, ma’rufu emredip münkerden alıkoyan bir cemaat (topluluk) bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.” Buyurmaktadır. Bu ayet Müslümanların bir cemaat olmaları gerektiğine delalet etmektedir. Bu ayette Allah u Teala, hayra davet eden, ma’rufu emredip münkere engel olan en az bir cemaatın bulunmasını Müslümanlara bir farzı kifaye olarak emretmektedir.

Ayette geçen "bulunsun" emri, İslam'a davetin, ma’rufun emredilmesi ve münkerin nehyedilmesinin gereği olarak bir farziyeti ifade etmektedir.

"sizden" kelimesi bu farziyeti bazılarına münhasır kılmaktadır. Zira iyiliği emretmek kötülükten alıkoymak vecibesi, herkesin güç yetiremediği ilim ve dirayet isteyen bir amel olması, bu vecibenin bir farzı kifaye olduğunun şer’i karinesini teşkil etmektedir. Ayrıca “ümmet” kelimesi de burada Müslümanlardan bir cemaat manasında olup bütün Müslümanlar manasında değildir. Burada emir, Müslümanlardan bu işi yapacak bir cemaatin bulunmasına tekabül etmektedir. Zira Kur'an'da Hz. Musa'dan söz edilirken

 “(Musa) Medyen suyuna vardığında orada (davarlarını) sulayan bir topluluk(ümmet) buldu.” ayetinde olduğu gibi “ümmet” kelimesi bir cemaat, topluluk manasına da gelmektedir.

Ayet Müslümanlara, görevi hayra davet etmek, ma’rufu emretmek, münkerden alıkoymak özelliğine sahip olan en az bir cemaatin bulunmasını emretmektedir. Bu farzın edasının önemini gösteren hadislerden bir kaçı şöyledir:

“Canımı elinde tutan Allah'a yemin olsun ki, ya ma’rufu emreder münkerden alıkoyarsınız, ya da Allah kendi katından size bir azap gönderir de ona dua edersiniz fakat dualarınız kabul olmaz. "

 “Dualarınızın kabul edilmediği bir zaman gelmeden önce, ma’rufu emredip münkerden alıkoyun.”

Ayrıca Rasul (s.a.v.);

“Din nasihattir” dedi. Biz, “Kim için?” dedik. “Aziz ve Celil olan Allah için, Rasulü için, Müslüman imamları için ve bütün Müslümanlar için” dedi

İşte ma’rufu emredecek, münkerden alıkoyacak bir cemaatin yapacağı işin niteliği budur. Yöneticileri denetlemek, şeriata göre onları naspetmek de bu cemaatin yapması gereken işlerdendir. İşte yukarıda geçen ayet, İslam esasına göre cemaatlerin kurulmasını Müslümanlara emretmektedir.

İyiliği emredip kötülükten nehy eden bir cemaatin, önüne koyduğu hedeflerine ve amaçlarına ulaşabilmesi için belli bazı kurallara, kaidelere ve teamüllere ihtiyacı vardır. Sağlıklı bir hareketin oluşabilmesi için  bu kurallara riayet şarttır. Cemaatlerde her ferd bir amaç etrafında bir araya gelerek, aynı hedefe yönelerek, ortak bir gelecek tasavvuru içinde  güçlerini birleştirerek bir çatı altında birleşirler. Harekete gönül vermiş her birey bu zihin ile kendini orada bulmaktadır. Çalışma ve etkinliklerini bu amaç ve gaye ile yapmaktadır.  Hareketin içindeki her birey de bu amaçları yerine getirmek için çaba göstermek zorundadır. Bu cemaatin fikirlerini, düşüncelerini, çalışma ve etkinliklerini kabul eden her fert daha başından itibaren kendisini bazı yükümlülüklerin altına sokmuş, hayatını bazı ilke ve prensiplerle sınırlandırmıştır. Bunun bir sonucu olarak cemaatin fertleri yapı içinde etkileşim kurarak birbirlerini etkileyerek, herkes üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirerek, katkılarını sunarak bir hareket yürüyüşü,  düşüncesi ve zihin dünyasını ortaya çıkarmaktadır. Hareketin fikir ve düşünce dünyası, hareket fıkhı ve metodu da aşamalı olarak zaman içerisinde teşekkül etmekte bir hareket ahlakı ve duruşu ortaya çıkmaktadır. Zamanla ortaya çıkan bu kurallar, kaideler ve teamüller cemaat kültürünü ortaya çıkarmaktadır.

Cemaat kültürü, cemaatin tamamı tarafından paylaşılan tüm değerlerdir. Cemaate bağlılık ise cemaat mensuplarının cemaatle olan bağın gücünü ifade etmektedir. Bağlılıktan bahsetmek için paylaşılan değerler olması gerekmektedir. Bu değerler ne kadar güçlü ve cemaat mensupları tarafından benimsenirse bağlılığın o düzeyde artacağı düşünülebilinir.

Cemaat kültürü kavramını açıklarken öncelikle iki kavramdan yola çıkmak gerekir. Kültür köken olarak Latince bir sözcüktür. En geniş anlamıyla kültür, bir toplumun yaşadığı ve ürettiği bütün değer yargılarıdır. İnsan davranışının öğrenilen yönüdür. Maddi olabileceği gibi manevi öğeleri de kapsar.

Cemaati ise insan topluluğu, bir fikir ve inanç etrafında toplanmış kimseler olarak nitelendirebiliriz. Cemaat,  insanların bir takım ortak amaçlar ve değerler uğruna ortaya koydukları bir anlaşmayı ve birlikteliği içermektedir. Cemaatteki bireyler belirli bir amaç doğrultusunda, ortak bir hedef için bir araya gelmektedirler. Bu doğrultuda her cemaatin farklı amaçları olabileceği gibi, her cemaatte birbirinden farklı özellikler de bulunabilmektedir.  

Cemaat, iki veya daha fazla bireyin bilinçli olarak koordine edilmiş etkinliklerinin veya güçlerinin ortak bir amacı başarmak için gönüllü, birbirleriyle iletişime girebilen bireylerin ortak etkinliğidir. Örgütlü cemaat ise iş ve iş bölümü yapılarak, bir otorite ve sorumluluk hiyerarşisi içinde, ortak amaç ya da amacın gerçekleştirilmesi için bir araya gelen insanların, gerçekleştirdikleri faaliyetlerinin tümü,  belirli amaçlara ulaşmak için kurulmuş toplumsal birimler, “mensupları arasında gönüllü ilişkiden oluşan toplumsal bir yapıdır.

Cemaat kültürünü, cemaatin dış çevreye adaptasyonu ve iç bütünleşmesi sırasında meydana getirdiği ve geliştirdiği, yeni üyelerine en doğru algılama, düşünme ve hissetme yolu olarak aktardığı temel varsayımların tümüdür. Farklı bir bakış açısıyla cemaat kültürü, insanların yaşadıkları dünyayı birlikte oluşturmasını ve yeniden kurmasını sağlayan aktif, yaşayan bir olgu olarak değerlendirmek mümkündür.

Cemaat içinde bireyler tarafından paylaşılan değerler mevcuttur. “Cemaat kültürünü oluşturan değerler olduğu gibi kabul edilir” ve “cemaat içinde paylaşılan değerler cemaat mensupları için büyük anlamlar taşırlar” Yani başka bir ifadeyle; cemaat mensupları neyin iyi neyin kötü, hangi davranışların istenen veya istenmeyen olduğuna ilişkin ortak değerleri paylaşırlar. Bu değerler bir “kurallar kitabında” yazılı olmayıp mensupların İslam’ın temel değerlerinden geliştirdikleri fikir ve inançlardan oluşur. Cemaat kültürü, cemaatin temel özelliklerini yansıtır ve biz bu özelliğinden dolayı ona cemaatin DNA‟sı diyebiliriz.

Güçlü bir cemaat kültürüne sahip olmak bireysel, grupsal ve bir bütün olarak örgütsel başarı için temel kabul edilmektedir.  Cemaat mensupları arasında davranışsal kontrolü sağlayan, kimliğin kaynağını oluşturan ve istikrarı teşvik eden bir değerdir. 

Cemaat kültürü cemaatleri saran toplumsal çevre şartlarının en önemli öğelerinden biridir, bu nedenle cemaatlerin yaşama ve gelişmelerini geniş ölçüde etkiler.

Cemaat kültürü cemaat gerçeğinin görülmesine imkân veren düşünsel bir yapı yani bir paradigmadır. Bu paradigma kişilere rutin süreçler, iyi ve kötü çözüm önerileri sunar ve üyelerin cemaate nasıl davranacaklarını bilme yeteneklerini arttırır. Diğer bir deyişle bir cemaatin paradigması, kişilere ortak dil ve referanslar sunarak cemaatin içindeki bir probleme çözüm getirmede benzer yaklaşımlardan yola çıkmayı sağlar.

Cemaat kültürü, “bir cemaatin içindeki insanların davranışlarını yönlendiren normlar, davranışlar, değerler, inançlar ve alışkanlıklar sistemidir”

Cemaat kültürü, cemaat mensuplarının yapmak zorunda oldukları şeylerin neler olduğu ve nasıl davranmaları gerektiği konusunda duygu ve sezgi kazandırır. Başka bir ifade ile cemaat kültürü, cemaat üyelerinin düşünce ve davranışlarını şekillendiren hakim değer ve inançlardır.

Cemaat kültürünün oluşumunda değişik faktörlerin etkisi olduğu söylenebilir. Bu oluşum sürecinde cemaat kurucularının önemli bir rolü vardır. Cemaat kültürünün oluşumu sadece kurucuların rolü ile sınırlı değildir. Cemaat mensupları da, cemaat ortamında kendilerine özgü değer ve normlardan oluşan bir kültür oluştururlar.

Cemaate katılan her birey, o cemaate yeni bir değerin oluşmasına katkıda bulunmaktadır. Bu katkı ise, cemaat kültürünün geleceğine doğrudan ya da dolaylı olarak olumlu ya da olumsuz bir etkide bulunacaktır.

 Cemaatin öncü kadroları cemaat mensupları tarafından benimsenebilecek, onlara yol gösterecek, kalıcı ve geçerliliğini kolay kolay yitirmeyecek değerler sistemi oluşturmalı, bu değerleri somutlaştıracak ve mensuplarına rol modeli oluşturacak, onları motive edebilecek önder şahsiyetler  ortaya çıkaracak çalışmalar yapmalıdır.

Cemaat mensupları arasındaki takım ruhu, birlik, ait olma duygularını oluşturacak, onların yakınlaşmalarını sağlayacak etkinliklerin düzenlenmesi ve cemaatin temel değerlerinin nesilden nesile aktarılabilmesi için cemaat kahramanlarına ilişkin değerler oluşturması, cemaat liderinin ve öncü kadronun cemaat kültürü oluşturma sürecindeki sorumlulukları kapsamındadır.

Cemaat kültürü oluşturulduktan sonra onun yeni gelenlere aktarılması gerekmektedir. Özellikle bu konuda cemaate ki davet ve tebliğ faaliyetleri kültürün hem geliştirilmesi hem de pekiştirilmesinde büyük önem taşımaktadır.

Cemaat kültürü, cemaat geleneğinin ve istikrarın sürdürülmesine, liderliğe, yeniliğe ve cemaatle ilişkili daha birçok sürece yol göstericilik yapar. Etkili ve başarılı cemaatlerin temel özelliklerinden birisinin, cemaat kültürünün egemenliği ve bir arada tutucu özelliğidir.

Bir davaya duyulan kalıcı bağlılığın, ancak doğal güdülerin güçlenmesine olanak verecek şartların gerçekleştirilmesiyle sağlanabileceğini ortaya koymuştur. Bu demektir ki, insanların gerçekten bağlanabilmeleri için davanın bağlanmaya değer olduğuna inanmaları gerekmektedir. Bu da ancak güçlü cemaat kültürü ile sağlanabilir.

Cemaat kültürü bireysel bir olgu değildir; anlam, değer ve sembollerle birlikte sosyo-kültürel bir gerçekliktir. Bir cemaati mensuplarından ayrı ve bağımsız düşünmek mümkün değildir. Her cemaatin kendine ait belirgin özellikleri, olaylara yaklaşımları bulunmaktadır. Tüm bu olgular Cemaat kültürünün bir parçasını oluşturmaktadır. Cemaat, mensuplarıyla ne kadar bütünleşir ve onlara cemaat amaçlarını benimsetip kendi amaçlarıyla da uyumlu hale getirirse mensuplarını kaybetme riskini de azaltır.

Cemaat kültürüne bağlı olarak cemaat içindeki uyum ne kadar elverişli ise ortak amaçlar belirlenmiş ve herkes bu yönde güdülenmiş ise o zaman gerçek bir Cemaatsel bağlılık elde edilmiş olacaktır.  

Cemaat Kültürünün Faydaları:

Cemaat mensuplarının cemaatle yollarını ayırmadan hareketin bir ferdi olarak yoluna devam etmesi, harekete inanması ve amaçlarına ulaşacağına olan inancıyla alakalıdır. Cemaat fertlerinin, cemaate kalmasında ve mücadeleye devam etmesindeki faktörlerden belki de en önemlisi, inandığı davanın Onu kendi amaçlarına ulaştırabileceğine olan inancı ile bağlantılıdır. Eğer bir kişi mensubu olduğu cemaatin kendi ideallerini yerine getireceğine olan inancı ortadan kalkmışsa orada bulunsa bile bir huzursuzluk, şüphe, endişe ve kaygı hali ile verimli olamayacağı gibi tatminsizlik veya moral bozukluğu ile hem kendine hem de cemaatine zarar verebilecektir

Cemaat kültürünün, cemaat performansı üzerine de olumlu bir etkisi vardır. Güçlü cemaat kültürüne sahip olan bireyler ortak amaçları paylaşır. Her kafadan bir ses çıkmaz. Birinin ak dediğine diğeri kara demez. Herkes kendi tasavvuruna göre bir cemaat hayal ederek bir kenarından tutmaz. Böylesi yapılar hiç bir zaman bir cemaat olamaz. Olsa olsa bir sivil toplum kuruluşu ya da belli bazı menfaat ve çıkarlar etrafında bir araya gelen topluluklar olur ki, böylelerinin de yarınları yoktur.

Güçlü cemaat kültürüne sahip yapılarda bu kültür cemaat mensupları tarafından paylaşıldığı için cemaat mensuplarının keyfiyeti yükselir. Her fert canla başla cemaatin çıkarları ve menfaatleri için bir sorumluluk bilinci ile yaptığı işe sarılır. Cemaatin menfaatlerini kendi menfaatleri üzerinde tutar. Buralarda her şey aşkla yapılır. Fedailik en önemli değerdir. Başarılı bütün cemaat ve hareketler fedailik ruhu ile hareketlerinin amaçlarına ve hedeflerine inananların omuzlarında yükselir. 

Güçlü bir cemaat kültürüne sahip yapılar hiyerarşinin ve bürokrasinin bunaltıcı etkileri altında ezilmeksizin, doğal bir kontrol ve oto kontrol sağlarlar.

Cemaat kültürü, yeni kahramanların ve liderliklerin yetişmesinde olumlu etkiler yapar. Yetişen liderler, ilgili hareketin temel değer ve dinamiklerine uygun tarzda yetişirler.

Cemaat ve hareketlerde çeşitli sebeplerle çatışmalar ortaya çıkabilir. Cemaat kültürünün getirdiği bazı standart uygulama ve prosedürler yolu ile bu çatışmalar rasyonelize edilebilir ya da yumuşatılabilir.

Cemaat kültürü, cemaate süreklilik kazandırır. Eğer cemaat olumlu ya da olumsuz bir kültüre sahip ise bu kültür, nesilden nesile aktarılır. Hatta bazı durumlarda, cemaatin liderleri ve öncü kadroları ölse de bu kültür ve buna bağlı değerler devamlılık arz eder. İhvan-ı Müslimin Hareketinin bütün tasfiye ve yıpratma operasyonlarına rağmen halen ayakta olması barışçıl ve şiddetten uzak mücadelesini ısrarla devam ettirmesi bu cemaat kültürüne sahip olmasından kaynaklamaktadır. 

Cemaat kültürü olayları yaratmada ve denetlemede etkin rol oynar ve çalışanların temel kaygılarını azaltır. Güçlü bir cemaat kültürüne sahip olmayan hareketler en ufak bir bela ve musibet karşısında panikleyerek rotalarından sapabilirler. Şiddeti ön gören hareketlerin çabuk manipüle edilmelerinin sebebi bir hareket geleneği oluşturamamalarından ve bir cemaat kültürü meydana getirememelerinden kaynaklanmaktadır.

Cemaat içi iletişim ve cemaat mensupları arası sıcak ilişkiler de cemaat kültürünün oluşmasında oldukça önemli rol oynamaktadır. Kültür birliktelik sağlar, “biz” duygusunu geliştirir, fertleri birbirlerine ve cemaate bağlar.

Cemaat kültürünün, cemaat mensupları üzerinde etkili olması ve hedeflere ulaştırılması güçlü oluşuna bağlıdır. Güçlü kültüre sahip cemaatlerde temel amaçlar, bu amaçlara yönelik tutum ve davranışların neler olduğu, çalışma ilişkileri, çalışma temposu, iletişim kanallarının işleyiş biçimi ve benzeri süreçler herkesçe bilinir ve olması gereken biçimde uygulanır.

Güçlü kültür, cemaatler tarafından açıkça düzenlenmiş ve paylaşılmış değerledir. Güçlü bir cemaat kültüründe, cemaat üyeleri temel değerleri kabul eder ve bağlılık gösterir. Bilinçli bir şekilde oluşturulan yerleşik bir kültür yapısı, çalışanlarca da desteklenip benimsendiği taktir de cemaat içinde esneklik, uyum ve işbirliğini geliştirir, iletişimi kolaylaştırır, mensupları arasında cemaat ile olan bağı güçlendirir. Güçlü cemaat kültürüne sahip bir yapıda çalışanların büyük bir kısmı genel değerlerle uyum içindedir

Zayıf cemaat kültürü, genel değerlerin ve davranış biçiminin belirginleşmediği kültür tipidir. Cemaat mensupları üzerinde yeterince etkili değildir. Bu nedenle cemaate çoğunluğun benimsediği bir kültürden söz edilmesi mümkün değildir. Zayıf kültürlerde değerler üzerinde uzlaşma sağlanamamış olup cemaat mensupları arasında bağlar gevşektir.  Cemaat mensupları arasında diyalog eksikliği, kuşku, düşmanlık hisleri ve gerilime dayalı cemaat iklimi sadece zayıf değil, aynı zamanda olumsuz cemaat kültürlerini anlatır.

Zayıf cemaat kültürü, bireylerde ben duygusunu ön plana çıkarır. Öne geçme hastalığı ve rol çalma belirginleşmektedir. Kendi başına buyruk davranışlar, en olumsuz bir olayda cemaati gözden çıkarabilme iradesi, dayatmacı bir ahlak, kutuplaşma, kulis faaliyetleri, dedikodu, iç çekişmeler ve cemaati yıpratan aşırı eleştiriler belirginleşmektedir.

Bir İslami cemaatin en önemli özelliği onun zulme, baskıya, haksızlığa, gelir eşitsizliğine karşı muhalif duruşudur. Bu fikir ve düşünceler ile yola çıkan bir hareketin baskı görmemesi, bela ve musibetlerle karşılaşmaması düşünülemez. Güçlü bir cemaat kültürüne sahip bireyler her türlü bela ve musibete karşı direnerek dimdik ve güçlü bir şekilde inadına davasına sadakatle bağlı kalır. Cemaat kültürünü içselleştirememiş,  davaya inancı zayıf kişiler ise hemen ruhsatlara sarılarak arkadaşlarını terk edebilmekte, vefasızlık çukurunda yuvarlanabilmektedir.

Zayıf cemaat kültürü, cemaatin toplumsallaşma sürecini olumsuz etkiler. Bireylerin cemaat kültürünü öğrenmesi, benimsemesi ve harekete uyum sağlamasını güçleştirir. Bireysel yaklaşımlar öne çıkınca, cemaatin amaçlarına katkı derecesi düşer.

Cemaat Kültürünün Oluşmasının Önündeki Engeller:

Bir İslami harekette yönetim, örgütlenme ve siyasi etkinlikler cemaatin en önemli gündemini işgal ediyorsa, bunlara daha fazla özen gösteriliyorsa, cemaat terbiyesine daha az önem veriliyorsa, teoride ve pratikte İslami terbiyeye olan bağlar ihmal ediliyorsa, sadece siyasi ve sosyal sorumlulukları yüklenen sorumlu bireyler ve idareciler meydanda dolaşıyorsa O cemaat İslam’ın aydınlığından ve manevi lezzetinden mahrum kalarak soğuk ve kuru bir atmosfere bürünmüş demektir. Sekülerleşen bu tür cemaatlerde sürekli gerginlik ve stres hali oluşur, her şey kar ve zarar güdüsüne göre işler dayanışma, kardeşlik ve paylaşım ruhunun yerine bireysel çıkarlar ve menfaatler ön planda tutulur ki buda bir cemaat kültürünün oluşmasına engel olur.

Bir İslami hareket fertlerinin güç, eğilim ve yeteneklerini bilmek zorundadır. Fertlerinin yeteneklerini inceden inceye kavrayamayan hareket onları uygun konumlara getirme başarısını gösteremez. Cemaat mensuplarının her birinin de cemaatte bir görevle görevlendirilmemesi cemaatle olan bağlarını zayıflatacaktır. Cemaat içinde hak ettiği konumda olmayanlardan ve cemaatle bağları zayıflayanlardan cemaat kültürünün gelişip olgunlaşmasını beklemek hata olacaktır.

Bir cemaat birden fazla kişinin bir araya gelmesi ile oluşur. Cemaat fertleri bazen zor dönemlerden ve süreçlerden geçer, çeşitli sıkıntı ve problemlerle karşılaşırlar. Eğer cemaat içerisinde bunlara el uzatılır, dertlerine ve sorunlarına çözüm aranır sa bir dayanışma ve kardeşlik ruhu teşekkül eder. Hareketteki bireyler arasındaki dayanışma hiyerarşiyi ve karşılıklı saygıyı ve itaati getirir. Dolayısı ile süreç içerisinde bu bir cemaat kültürünün gelişmesine hizmet eder.

Her hareketin sorunlarla karşılaşması, bunların iyileştirilmesi ve yine bunlar gibi çözüm gerektiren problemlerle yüz yüze gelmesi doğaldır. Sorunların ivedilikle çözülmemesi, taraflar arasında tarafgirlik ve haksız hükümlerde bulunmak cemaate olan güveni zedeleyerek bir cemaat kültürünün oluşmasına engel olacaktır.

Cemaatlerde iç çekişmeler hastalıkların en tehlikesidir. Cemaat fertleri arasında ilişkileri bozan, çalışma ve faaliyetlerin aksamasına neden olan, davayı gevşetip çevresindekilerin arasını bozan bu tür davranışlar bir cemaat ruhunun oluşmasının ünündeki en önemli engeldir. Enerjisini bu tür olumsuzluklarla geçiren hareketlerde bir cemaat kültürünün oluşması çok zordur.

Cemaatlerde yöneticilik ve idarecilik yapanların yetersizliği,  disiplinsiz bir tabiata sahip bireylerin olması, kişisel zaaflar, can ve mal korkusu, ifrat ve aşırılık, gevşeklik ve ruhsattan yararlanma, gurur ve gösterişten hoşlanma, kıskançlık, riya, sıkıntılarla baş edememe, aile ve akraba baskısına yenik düşmek,  çevre baskısına direnememek, rakip hareketlerin baskı ve yıldırma faaliyetleri, makam ve mevki sevgisinin oluşturduğu stres ve ruhsal huzursuzluklar da bir cemaat şuurunun ve kültürünün oluşmasına engel olabilir.

Son olarak, cemaat kültürü ve cemaate bağlılığı yaratmak uzun ve yorucu bir çabadır ve ödülü de aynı oranda büyük olacaktır. Bu değerleri elde tutmak daha zor ve daha emek gerektiren bir süreçtir. Cemaate bağlılık hassas bir yapıya sahiptir. Çünkü söz konusu olan insan ve onun davranışlarıdır. Eğer bağlılığa etki eden faktörler yeterince desteklenmez, dozajı iyi ayarlanamazsa kolay ve umulmadık şekilde çabuk azalabilir, hatta ortadan kalkabilir.  Cemaatin yetkilileri ve yetkili kurumları tüm bu durumları göz önünde tutarak cemaat kültürü ve cemaate bağlılığa daha fazla önem vermelidirler.