- Öze Dönüş Hareketi
- Röportaj
- Öze Dönüş Dergisi
- Duyurular
- Öze Dönüş Kitaplığı
- Basın Açıklamaları
- Adıyaman Öze Dönüş
- Diyarbakır Öze Dönüş
- Bitlis Öze Dönüş
- Erciş Öze Dönüş
- Hakkari Öze Dönüş
- İzmir Öze Dönüş
- Makaleler
- Kahta Öze Dönüş
- Mardin Özedönüş
- Diğer Etkinlikler
- Mina Öze Dönüş Der
- Muş Öze Dönüş
- Öze Dönüş Mamoste Der
- Öze Dönüş
- Nurşin Öze Dönüş
- Tatvan Öze Dönüş
- Şırnak Öze Dönüş
- Van Öze Dönüş
- Yüksekova Öze Dönüş
- Tercüme / Analiz
- Haberler
ZAMANLA TAKAS
Hatice Kübra Baytap
06 Şubat 2017 Pazartesi 13:57
ZAMANLA TAKAS
Sözün kefeni yok derlerdi,
Kefeni dilimdi sözlerimin.
Her kelimenin ardında biraz daha gömülmek,
O değil de
Dilsiz sanmaları yaktı en çok canımı
Oysa dilimin altında ana dilim saklıydı
Ana gibi merhamet yüklüydü
Onuru kırılmasın kelimelerin diye cümleleri çuvalda biriktirmek miydi suç?
Tek suçlu ben miydim?
Yoksa romanların kahramanı olacak hain bakışlarda mıydı?
Çocukluğun en masumane anıları
Çamlıca ormanları
Şiddet anları
Taşlar, sopalar
En masumanecesiydi zulmün
Alaysız, dalgasız
Sadece öfke kusan
Yüz metrelik mesafede her gün bir ömür yitirmek
En ilginç yanı da bu ya!
Yitirilen ömrü özlemek
Düşürülüp düşürülüp ayağa kalkmak
Yarılan dizlere merhem sarmak
Kan revan içinde eve koşmak
Ne tuhaf özlemek bunları
Belki de özlenen günler değildi
Mazide bıraktığım ana kucağı
Her kaçışın ardında ıslak gözlerimi tebessümüyle silip
Başımı okşayan baba eliydi
Kim bilir
Belki de özlediğim hepsi
Özlemek sarıyor yaraları
Ne dayaklara ne zulme öfke kusmuyor bünyem
Çünkü
Çuvalın ağzı açık hala
Henüz dolmadı mühlet
Çamlıca sokakları
Bitmeyen kovalamacalarla dopdolu
Saklambaçlı sokaklar
Oyun alanları
Ve yine ben dilsiz yine dışlanmış
Oyunlar bensiz
Öyle sandılar
Hâlbuki oyunun alası bendeydi
Ne fark eder beşinde, altısında olmak
Yardım elini her yaşta oynamak vardı
Kovalamacalı sokaklar
Saklambaç oynarken çocuklar
Seyyar da beni yakalar
Kovalayan zabıtalar
İlk kez iki yabancı dil anlaşabilmişti
Biri yardıma muhtaç diğeri anlaşılmaya
Zabıtalardan korumak benim görevimdi
Minik yüreğimde güven sezmişti
Güven
Hiç bir engel tanımayan
Sanırım buldum neyi özlediğimi
Nerelisin diye sorgulamadan
Dilimi yargılamadan güvenmişti birileri
Güzel duygulardı bunlar
Güzel de bile hüzün var
Acıları unutturan, baba bakışlı adam
Hiç tanımadığım
Hayatın yükünü omuzlanmış
Üç beş kuruş yetecekti belki ailesini doyurmaya
Portakal, mandalina satmak yerine
Seyyar arabasını kurtarma derdine düşmüştü
Koskoca baba adam
Beş yaşında bir çocuğa sığınmak
Babam geldi aklıma
O da seyyardı ya
Sığınır mıydı o da kaçar mıydı zabıtalardan
Özgüven kadar kor oturttun içime be yabancı adam
Nerde şimdi bir seyyar satıcı görsem
Direksiyon başında öne eğilir kafam
Cız eder yüreğim
Onurlu yaşamlarla dört tekerlek üzerinde karşılaşmak düşürüyor vitesleri
Geriye dönmek istercesine
Yoksul, aç günlere
Uğulduyor beynim
Buğulu sokaklarda bulurum ansızın kendimi
Kentimden uzak
Adı gibi çamlı namı gibi gâvur bir kente göçerim zaman zaman
Dilsiz sanıldığım anlara
Her çocuk gibi ABC öğrenmek yerine
İlk söktüğüm kelime yara bandı olmuştu gazete bayisinde
Kanayan yarayı ne de güzel sarmıştı
Kelimeler söküldükçe yaralar genişledi
Yara bandı sığmaz oldu yarıklara
Yaralara tuz basılıyor artık
Elimizin ulaşmadığı uzaklara
Dilimizin varmadığı sözcükler tuz yerini alıyor
Bu yüzden eksik, tatsız her şey
Ebeveynsiz çocuklar, çocuksuz ebeveynler
Meze edinilmiş ağıtlar
Ocağa ne hacet yanmaktayken bağırlar
Mevsimler hep kış
Tepeden bakmıyor güneş
Toprağa karışmış gözlerde yatar
Olsun
Aldanmayın batık olduğuna
Varsın ağlasın analar
Unuttunuz mu?
Güneş hep doğuda yanar
Adı gibi batık namı gibi gâvur batıda güneşler batar
Sakın ha! Unutmayın
Güneş hep doğudan doğar.
Suyduk hamur olduk
Ezildik yoğrulduk
Mayaya durulduk
Pişmeye az kaldı
Tandırları yaktık
Tandırın tadını nerden bilsin tanrıcılar.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Öze Dönüş
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.