22 Aralık 2024
  • İstanbul6°C
  • Ankara4°C
  • Van-4°C

İNSANLAR SADECE 'İMAN ETTİK' DİYEREK SINANMADAN BIRAKILIVERİLECEKLER

Selim Kaval

06 Şubat 2017 Pazartesi 14:40

 

Selim KAVAL

 

 

İNSANLAR SADECE 'İMAN ETTİK' DİYEREK SINANMADAN BIRAKILIVERİLECEKLERİNİ Mİ SANDILAR?

 

 

 

Hayat, tekâmül yolunda ilerlemek ise, gerçek olanı sahte olandan, iyi olanı kötü olandan, kirliyi temiz olandan ayırmak gerekir. Bu durumda insan, başına gelen hem bela ve musibetlerle, hem de nimet ve lütuflarla sınandığının farkına varmalıdır. 

Ölümü de hayatı da var eden Allah’ın bu süreyi (fırsatı) insana vermesinin nedeni, insanın iyi mi, kötü mü olduğu dünyada fiilen ispatlansın diyedir. Yani bu fırsat Yüce Allah’ın kullarını bir denemeye-imtihana tabi tutması içindir.  Bu öyle bir imtihan ki insanların yalnızca iman ettik demeleri kurtuluşları için yeterli olamıyor. Ankebut suresi ikinci ayeti kerimenin ifadesi ile insanların iman ettik demelerinden sonra girecekleri büyük bir sınanma olacaktır. Sonraki ayet-i kerime (Ankebut.3) bu sınanmanın önceki ümmetlere de uygulandığını belirtilerek imtihanın tüm ümmetlere uygulandığını ve bunun kaçınılmaz olduğunu ifade ediyor. Yani İman ettik diyenleresesleniyor Rabbimiz.’’ İman ettik diyorsunuz, öyle ise bunun ispatını ortaya koyun. İddianızın ameli pratiğini gösterin.’’ii  

Her insanın imtihan edileceğini bildiren Kur’anı-ı Kerim’in, bunun için en çok başvurduğu kavramlar ‘fitne’, ‘imtihan’ ve ‘bela’ gibi kavramlardır.   

İmtihan ve sınanma çerçevesinde fitne kavramı: 

Fitne; bu kavram F-T-N fiil kökünden türetilmiş bir isimdir. Kelimenin aslı ‘fetn’dir.  Sözlükte madeni ateşte eritmek, ‘altının saf olanını düşük değerde olanından ayırmak için ateşte eritmek’iii bir insana sahip olduğu fikrinden ve dininden döndürmek için eziyet etmek, aklını çelmek veya ayartmak, 'an harfi ceriyle kullanıldığı zaman da, ... den vazgeçirmek gibi anlamlara gelir. iv 

‘Fitne’ kelimesi bunlardan başka, küfr, azgınlık, sapıklık, günah, ayrılık, iç ihtilaf ve kargaşa, kavga, delilik, azap, musibet, aklını çelmek, gönlünü çelmak, kandırma (iğva), kışkırtma, nifak, ihtilaf, baştan çıkarma, birbirine düşme, çekişme, zulüm, baskı, bela, musibet, mihnet, karışıklık ve kalbin bir şeye fazla meyletmesi gibi manaları da gelir.v 

İnsanın içine aşk ateşi düşürdüğü ve aklını çeldiği için kadına, kişinin aklını çelip ona azap kazandırdığı için şeytana, kişiye zarar verdiği için hırsıza, aynı kökten gelen ‘fettân’ denmiştir. İnsanın gönlünü çelen, hırsını artırıp günaha sürükleyen altın ve gümüşe de ‘iki fettân’ denmiştir. Aynı kökten gelen ‘meftûn’ aklından zoru olmak anlamından hareketle, deli gibi tutulmak, aşık olmak, çok beğenmek anlamları kazanmıştır.vi 

‘Fitne’ aynı zamanda inanç uğruna uğranılan ağır işkence anlamına da gelmektedir. vii              

Fitne kelimesi Kur'an'da türevleriyle birlikte elli dokuz defa zikredilmiştir. Bunlardan otuz ikisi Mekki, yirmi yedisi de Medeni surede geçerSuyuti fitneyi bulunduğu ayetlerin bağlamlarını ya da seleften gelen rivayetleri dikkate alarak farklı anlamlarla açıklamıştır: Bunlar, ‘şirk, sapkınlığa götürmek, öldürmek alıkoymak, mazeret, hüküm ve yargı, günah, hastalık, İbret, ukubet-ceza, azap, yakmak, imtihan ve delirmek şeklinde özetlenebilir.’viii  

Türkçe ve Kürtçede anlam daralması yaşayan bu kelime ile daha çok geçimsizlik, karışıklık ve kargaşa, fesat, ihtilaf, ara bozma anlamları kast edilir.ix 

Bu kavramla anlam ilişkisi olan iki kavram daha vardır, bunlar ‘imtihan’ ve ‘bela’ kavramlarıdır: 

“İmtihan” kavramı; Arapça ( مَحَنَ _ یَمْحَنُ _ مَحْنٌ وَمِحْنَةٌ )(mehene-yemhenu) kök fiilinden türemiştir. Mastarı olan “mihnet”, bir kimsenin kalbinde taşıdığı şeylerin, onun sözleri ile bilinmesi gibi, tahlil edilen sözün anlamını ortaya çıkarmak, bir kimse veya şeyi deneyerek, değerini ya da kalitesini ortaya koymak demektir.x 

İmtihan kelimesinin bu çerçevedeki anlam içerikleri:  

a) Altın ve gümüş gibi madenleri eritip cürufundan arıtmak. 

b) Bir kişinin kalbinin derinliklerindeki düşünceleri sorgulayıp sözlerinin özetini çıkarma (mihnet). 

c) Sözü, içindekileri tahlil ederek iyice incelemek ya da kalpleri arındırıp temizlemek gibi anlamlara gelir. 

“Belâ ve İbtilâ” بَلاَ (ولب ) _ یَبْلُو _ بَلاَءٌ “(bela-yeblu)  kök fiili ise denemek, sınamak, musibet, darlık, sıkıntıxi tecrübe etmek anlamındadır. Meselâ, 

بَلَوْتُالرَّجُلَ( er-reculu belevtu) : “Adamı sınadım.” demektir. Bu kök fiil öncelikle, sınanan kişiye mihnet ve sıkıntı vermek anlamını taşır.  

Belâ ( الْبَلاَءُ ) kelimesiyle, “Her nefsin daha önce yaptıklarından sınanması, yani yaptıkları şeyin hakikatinin bilinmesi gerektiği vurgulanır ve insanın yükümlülüklerine şu açılardan belâ denir: 

a) Tekliflerin hepsi de bedene birer zorluktur, dolayısıyla birer belâdır. 

b) Teklifler insanı denemek içindir.xii   

c) Allah Teâlâ kullarını bazen şükretmeleri için sevindirmek veya hediye (مِنْحَةٌ) -minhat- vermekle, bazen de sabretmeleri için zarar ( مِحْنَةٌ )-mihnet- ile sınar.xiii 

Bu (her üç) kavramla ifade edilen bütün eylemlerin birleştikleri ortak anlamın ‘ayırmak’ olduğunu görüyoruz.xiv Zira Kur’an’ın indiği ortamda fitne hareketlerinin hedefi müminleri dinlerinden ayırmak olduğu gibi, insanın imtihan edildiği mal, evlat gibi dünyalık unsurlarda insanı dininden ayrılmak tehlikesi ile yüz yüze bırakır.   

Bakara 217. Ayeti kerimede ‘fitne katl’den beterdir’ derken ayetin baş tarafında bu fitnenin  “… Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak …” olduğu anlatılmaktadır. Ayetin devamı kâfirlerin müminlere karşı gerçek niyetlerini şu şekilde ortaya koyuyor: “…Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler…” 

 

Al-i imran 7. Ayet, müminleri doğru yoldan ayırmak için İslam düşmanlarının başvurdukları diğer bir yöntemin de Kur’an ayetleri hakkında şüpheler uyandırmaya çalışmak olduğu şöyle beyan ediliyor: 

 “Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez…” (Al-i imran 3/7) 

Mal ve evlatlara olan aşırı düşkünlük, insanı hak yoldan ayıracak birer imtihan vesilesi olarak Kur’an’da fitne kelimesi ile ifade edilmiştir: 

“Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer (fitne) imtihan sebebidir ve büyük mükâfat Allah'ın katındadır.”( Enfal: 8/28) 

“İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, "Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır o, bir imtihandır (fitnedir), fakat çokları bilmezler.” (Zümer: 39/49.) 

Kur’an’nın işaret ettiği bir diğer fitne-imtihan- vesilesi ise bizzat insanlardır. Kur’an şöyle buyuruyor: 

“(Ey Muhammed) Biz senden önce de yeyip içen, çarşıda pazarda dolaşan (ölümlü) insanların dışında kimseyi elçi olarak göndermedik. (Böyle yaparak ey insanlar), kiminizi kiminiz için fitne-sınama vesilesi kıldık (ki), sabredecek misiniz? (Bunu kendiniz de göresiniz; yoksa) Allah zaten her şeyi olduğu gibi görmektedir.” (Furkan: 25/20) 

Bu âyet;  yalnızca peygamberler değil; tüm insanların birbirleri için birer imtihan vesilesi olduğunu, her insanın toplumsal varlığı ile diğer kimseler için, onların tercihlerinin ortaya çıkmasını sağlayan bir deneme aracı olduğuna işaret etmektedir. Buna göre âyete şu anlamı vermek yanlış olmayacaktır: “Sizin hepinizi birbiriniz için bir imtihan vesilesi kıldık.”  

Hayat, tekâmül yolunda ilerlemek ise fitnelerin peşpeşe sıralanması doğaldır. Her toplum bir başkası için, her insan bir başka kimse için, onun durumunun ve tercihlerinin ortaya çıkması açısından bir fitne aracı olabilir.

 

Allah’ın  (cc) “Âdem’e secde edin...” emrine karşı gelerek lânetlenen ve ilâhí rahmetten kovulan İblis (şeytan) insanlar ve toplum için en önemli kötülük odağıdır. Şeytanın en büyük çabası insanı doğru yoldan ayırmaktır. 

“Ey Âdemoğulları, şeytan, ana-babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak Cennetten çıkardığı gibi, sizi de şaşırtıp bir fitneye düşürmesin. Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz şeytanları, inkâr edenlerin velisi (dostu) yaptık.” (A’raf: 7/27)  

İnsan, karşılaştığı her şeyle imtihana tabi tutulabilir. Fitne öncelikli olarak bir sınav yolu olduğuna göre, hem nimet sebebiyle, hem de zahmet ve perişanlıktan dolayı olabilir. Nitekim Kur’an şöyle diyor: 

“...Biz sizi bir imtihan olarak hayır fitnesiyle de şer fitnesiyle de deniyoruz. Ve eninde sonunda Bize döneceksiniz.” (Enbiya: 21/35) 

Demek ki ‘fitne’ imtihanı bir hikmete bağlı olarak bazen Allah’tan gelir.xv Bazen de kulların bir hatası sebebiyle meydana gelir. (Allah’tan gelen ‘fitne’lerde bir hikmet olmasına karşılık, kullardan gelen ‘fitne’lerde beşeri bir tamah ve hırs vardır.) Böyle olunca da ‘fitne’, bizzat o fitneyi meydana getiren için bir uyarı, bir düzelme veya aklını başına alma imkânıdır. 

Rabbimiz (cc) şöyle buyuruyor: 

“Onlardan bazı zümrelere kendilerine denemek (fitneye uğratmak) için verdiğimiz dünya hayatının süsüne gözlerini dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir.” (Tâhâ: 20/131)  

Fitne kelimesinin karşılıklarından biri de "Şiddete başvurarak bir fikri bastırmak ve ortadan kaldırmak" tır. Bu sebeple fitne kavramına Din hürriyeti bağlamında da bakmak gerekir. 

Din hürriyeti herhangi bir dine inanan kişi veya zümrelerin o dinin emirlerini hiçbir engelle karşılaşmadan yerine getirebilme halidir. İnsan hürriyetleri içinde en önemlisi din hürriyetidir. 

“…Fitne, öldürmekten beterdir…” (2/191)ayetinde yukarıda işaret ettiğimiz gibi burada ki fitne din özgürlüğü bağlamında “… Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak …” gibi fiillerle insanların dinlerini özgürce yaşamasına engel olmaktır. 

Fitne -bir anlamıyla- şiddete başvurarak bir fikri, bir inancı ortadan kaldırmaya çalışmak demektir.xvi Eğer bir yerde dini yaşama noktasında engel yoksa -bu anlamdaki- fitne de yok demektir.xvii   Konuya ilişkin olarak İbn Ömer'in tavrı ve fitneye yüklediği anlam dikkat çekicidir:  

İbn Ömer'e İbnu 'z-Zübeyr fitnesi konusunda iki adam gelir ve şöyle derler: 

- “Gördüğün gibi bir kısım insanlar ayrılığa düştüler. Sen ki Ömer'in oğlu ve Rasulullah (sas)'ın arkadaşısın. Dışarıya çıkmana (olaya müdahale etmene) engel olan nedir?” 

İbn Ömer: “Bana engel olan şey Allah'ın kardeşimin kanını haram kılmasıdır.” 

Dediler: “Allah, "onlarla fitne kalmayıncaya kadar savaşın" buyurmadı mı?” 

İbn Ömer: “Bizler fitne kalmayıncaya kadar savaştık ve din Allah'ın oldu. Siz ise fitne olması için ve din de Allah'tan başkasına ait olması için savaşmak istiyorsunuz.'xviii 

İbn Ömer’in bu dönemdeki karışıklıklar karşısındaki tavrı malumdur. Biz burada bunu tartışacak değiliz elbette. Dikkat çekmeye çalıştığımız şey İbn Ömer’in fitne kavramına yüklediği anlamdır. O da           -burada- fitneden kastedilenin dinin özgürce yaşanabilmesi imkânın var kılınmasıdır.  

Kan dökmek çok kötü bir şey olmasına rağmen, insanları dinlerinden, inançlarından zorla vazgeçirip ezerek, bellerini ve gururlarını kırarak onları kendi inançlarını benimsemeye zorlamak bundan çok daha kötü bir şeydir. 

“(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın... (Bakara. 2/193) ayetini aynı surenin yukarıda ilgili pasajını verdiğimiz 217. Ayetinin fitneye yüklediği anlamı yüklersek “din özgürlüğü sağlanana kadar savaşın, dinin özgürce yaşanabildiği bir ortam oluşunca da kan dökecek bir mücadeleye girişmeyin diye anlayabiliriz.”  

Müslüman’ın imtihan vesilesi olarak verilen fitneler karşısındaki başarısı Kur’an ve sünnete sarılarak sabretmesiyle mümkündür. Bununla beraber gerek bireysel gerek toplumsal sıkıntılar karşısında Müslüman’ların dayanışması kaçınılmazdır.  

 

Allah Enfal Suresi'nde müminlerin birbirinin velisi olmadıkları takdirde dünyanın fitne ile dolacağını şöyle haber vermektedir:  

“İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.“ (Enfal ,8/73) 

Öyle ise salihler olmak yetmez, Islah edenler olmak da gerekir. 

Toplum içinde İmanın bozulması, baskı, düzensizlik, kargaşa, hukukun çiğnenmesi, hakka dayanmayan gücün hâkim olması ve böylece kulluk imtihanının kaybedilmesi tehlikesi" ya el birliği ile engellenecek ya da bunun zararı sınırlı kalmayacak, hak edenlerin yanında suçsuzlara da dokunacaktır. 

“Ve sizlerden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmayan bir fitneden korkup-sakının. Bilin ki, gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (Enfal.8/25) 

Sonuç olarak; Allah’ın (cc) fitne vermesi O’na ait bir hikmete dayanır ve insanın tekâmülüne sebep olur. Bu bağlamda insanlık çeşitli fitnelerle zaman zaman denemeye uğratılmaktadır. Kur’an’ın haber verdiğine göre Rabbimiz başta peygamberler olmak üzere müslümanlar ve diğer dinlere inananlar zaman zaman sınanırlar. 

Fitne, gerçek olanı sahte olandan, iyi olanı kötü olandan, kirliyi temiz olandan ayırmak olduğuna göre, hayatın akışında olumlu ve olumsuz tarafıyla ortaya çıkabilir. Kur’an’ın işaret ettiği gibi insan bazen risk taşıyan, mal, mülk, evlat ve sağlık gibi ni’metlerle, bazen de yokluk, hastalık, şeytan ve düşman saldırısı gibi şeylerle denemeye uğratılır. Bu bakımdan çekilen zorluk, mal, zulüm, kadın, çocuk, saptırma, azap, silahlı çatışma, kalbe gelen vesvese gibi şeylerin hepsi de fitnedir.  

Yüce Allah insanları imtihan edecek ve bu imtihanın neticesinde sabredenleri diğerlerinden ayırıp akibetlerini ona göre belirleyecek.  

Sabredenlerden olmak dileği ile…