21 Kasım 2024
  • İstanbul13°C
  • Ankara17°C
  • Van9°C

BU HAFTAKİ CUMA SOHBETİMİZ

Öze Dönüş Erciş Mehmet Tut hocanın sunumuyla Hakka Suresinin 19 ile 37. ayeti kerimelerinin tefsirini yaptı.

Bu Haftaki Cuma Sohbetimiz

27 Ocak 2015 Salı 15:00

 Bu haftaki Derneğimizin sohbetinde  Değerli Hocamız Mehmet Tut Hakka Suresinin 19 ile 37. ayeti kerimelerinin tefsirini anlattı.

Bismillahirrahmanirrahim.

Kainatı ve bizleri yoktan var eden,Varlığından haberdar eden,bizlere sayısız nimetler bahşeden ve bizleri üstün yeteneklerle donatarak kulluk görevi ile yeryüzüne gönderen,kime nasıl ve niçin kul olacağımızı öğretmek üzere kitaplar,göstermek üzere de peygamberler gönderen Allah'u Tealaya sonsuz ve sayısız hamd u senalar olsun.

Selat ve selam Alemlerin Rabbi tarafından alemlere rahmet olarak gönderilen Allah tarafından sevilen Hz.Muhammed (s.a.v)'e,kıyamete kadar onun yolundan ve izinden giden bütün inananların üzerine olsun. Amin...

HAKKA SURESİ 19 İLE 37.AYETLERİNİN MEAL VE TEFSİRİ

19- Kitabı sağından verilen: "Alın kitabımı okuyun,

20- Ben hesabımın inceleneceğini sezmiştim" der.

21- Artık o memnun edici bir hayat içindedir.

22- Meyvelerin devşirilmesi kolaydır.

23- Yüksek bir bahçede ki,

24- Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yiyin için.

Kitabın sağdan, soldan arkadan alınması, maddi gerçeklik de olabilir; arapların sağın hayırlı, solla arkanın şerli yanlar saymalarına bağlı olarak arap dili ıstılahları çerçevesinde oluşan klişeleşme de olabilir... Hangisi olursa olsun işaret edilen birdir.

25- Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke bana kitabım verilmeseydi,

"Kitabı sol tarafından verilene gelince"; kötülükleri ile yakalanacağı ve azablandırılmaya gitmekte olduğunu anlamış; bu taşkın kalabalık arasında üzüntü ve manevi çöküntü içerisinde: "Keşke bana kitabım verilmeseydi! Şu hesabımı hiç görmemiş olsaydım! Keşke (ölüm işimi) bitirmiş olsaydı! Malım bana hiçbir fayda vermedi! Gücüm benden yok olup gitti" der.

Artık onunkisi; uzun bir bekleyiş, uzayıp giden pişmanlık, ümitsizlik yansıtan terennümler ve can sıkıcı yorumlardır. ifade bu bekleyişin sunuşunu; dinleyenin bu bekleyişin bir sona ulaşmayacağı, bu sızlanma ve kederlenmenin sonsuzca uzayıp gideceği sanısına kapılacağı ölçüde uzatmaktadır. Kişilerde bırakılmak istenen psikolojik etki gözetilerek; anlatımın kimi durumlarda uzatılıp, kimi durumlarda kısa tutulması sunuşun beğenilen türlerindendir. Burda, bu üzüntülü konumun kavranması ve bu perişan durumun çağrışımı ile büyük belanın algıla olması gözetildiğinden; söz, vurgu ve ayrıntılarla uzatıldıkça uzatılıyor. İşte o bela ile karşı karşıya kalan bu zavallı; bu konuma gelmemiş, kitabı kendisine verilmemiş, hesabını öğrenmemiş ve kıyametin geriye birşey kalmamak üzere varlığını tümüyle yok etmiş olmasını temenni etmekte; kendileri veya biriktirimi ile güç kazandıklarından hiçbir yarar görmediğine vahlanmaktadır: "Malım bana hiçbir fayda vermedi. Gücüm benden yok olup gitti." Artık, ne yarar sağlayacak mal var, ne de kalıcı veya koruyucu güç. Durak sonundaki hareketsiz harfle onun önündeki elifle uzatmanın ardından gelen illetli 'y' üzerinde tınlayan uzayıp giden hazin ses de; üzüntü ve ümitsizliği etkin biçimde ilham eden konumun yan öğelerinden biridir.

Bu uzayıp giden hazin ses; celâl, korku ve heybet dolu yüce emir gelinceye kadar kesilmiyor:

26- Şu hesabımı hiç görmemiş olsaydım!

27- Keşke (ölüm işimi) bitirmiş olsaydı!

28- Malım bana hiçbir fayda vermedi,

29- Gücüm benden yok olup gitti."

30- Tutun onu, bağlayın onu,

31- Sonra cehenneme sallayın onu.

32- Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu!

Ne ürperti salan ürkünçlük! Ne öldürücü korku! Ne bâriz güçlülük! "Tutun onu".

Bir emir ki, yüceler yücesinden geliyor. Dolayısıyla tüm varlık hemen; bu zayıf, küçük, zavallıya karşı harekete geçiyor. Emir karşısında yükümlü olanlar her yönden emri yerine getirmenin yarışına giriyorlar. ibn. Ebi Hâtem'in el-Munhâl b. Amr'dan taşıma zinciri ile naklettiği hadis, konuya ayrıntı getiriyor: "Ulu Allah: 'Tutun onu' dediğinde yetmiş bin melek konuşur. Onlardan bir melek: 'Ateşe İşte böyle yetmiş bin kez atılacak' der" Hepsi; kendinden geçmiş üzüntülü küçük haşereye koşuşacaklar.

"Bağlayın onu: '

Hemen yetmiş bin melek ona yaklaşmış boynuna zinciri vurmuştur. "Sonra cehenneme sallayın onu: '

Neredeyse ateşin onu nasıl kızarttığını, yaktığını duymaktayız... "Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu: '

Bir arşın ateş zinciri onun için yeter de artar bile! Fakat uzatma ve korkutmanın vurgusu 'yetmiş'in söylenişi ve görünümünden etkinlik kazanmaktadır. Gözetilen bu olsa gerektir...

 

33- Çünkü o Büyük Allah â inanmıyordu.

34- Yoksulu doyurmaya önayak olmazdı."

Onun kalbi Allah'a iman ve kullara acıma duygusundan yoksundur. Dolayısıyla o kalb, bu ateş ve bu azabtan başkasına uygun düşmez...

Kalbi Allah'a imandan boşalmış olan ölüdür, haraptır, işlevsizdir, ışıktan yoksundur. O varlıkların en değersizidir. Çünkü her şey inanmakta, Rabbini övmekte, varlığının kaynağı ile bağlantılı yaşamaktadır. O ise; Allah'tan kopuktur. Buna bağlı olarak, Allah'a inanan varlıktan da kopuktur.

Onun kalbi kullara acıma duygusundan boşalmıştır. 'Miskin' merhamete en çok gereksinimi olan kişidir; fakat onun kalbi, miskinin problemlerinin çözümüne ilişkin doğal çağrıyı duymamaktadır. Onun doyurulmasını izleyen bir adım olup, mü'minlerin birbirini özendirmeleri biçiminde varlık bulacak toplumsal bir görevin varlığına işaret etmektedir. Bu görev imanla güçlü bağlantılılık içinde olup nas ve hesap vermede onun hemen arkasında yer almaktadır.

35- Bugün onun için candan bir dost yoktur.

36- İrinden başka yiyecek yoktur.

37- Onu (bile bile) hata işleyenlerden başkası yemez.

Bunlar, bu bedbahtın sonuna ilişkin yüce duyurunun tamamlayıcısı âyetler. O büyük Allah'a inanmaz, yoksulu doyurmaya önayak olmazdı. Yaptıklarının yani başkaları ile ilgilenmemesinin sonucu olarak şimdi yapayalnızdır: "Bugün onun candan bir dostu yoktur." Ona birçok şey de yasaklanmıştır: "İrinden başka yiyecek yoktur." 'Gislîn' cehennemdekilerin irin ve cerahat sızıntılarıdır. O kalbi kullara merhametten boşalmış olan cimrilere uygun "(Bile bile) hata işleyenlerden başkasının yemeyeceği" bir yiyecektir. Yani günahkarlıkla nitelenenlerden başkası, o ise kuşkusuz onlardandır.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar