18 Ekim 2024
  • İstanbul13°C
  • Ankara4°C
  • Van9°C

ALEMLERE RAHMET "HZ MUHAMMED"

Van Öze Dönüş derneği bu hafta Mamoste M.Sıddık MARSAK hocamızın sunumuyla ,Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz Muhammed (sav)'min müslümanlara karşı olan merhametini ve şefkatini anlattı.

Alemlere Rahmet "Hz Muhammed"

05 Nisan 2015 Pazar 14:40

Bu haftaki Cuma sohbetinin konusu “Âlemlere rahmet olarak Hz. Muhammed(sav)” idi.

Sohbetten satır başları:

“(Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik”(Enbiya(21):107) Bu kendi cinsinden eşsiz bir mesajdır. İnsanlık için hidayet rehberi olan Kur’an’ı Kerimin, insanların ve toplumların hayatında oynadığı önemli rolden dolayı nasıl Allah tarafından indirildiği ve korunduğu ifade ediliyorsa bu mesajda da Hz. Peygamber (sav) in düşünce ve davranışlarıyla âlemlere rahmet oluşunun eşsiz olduğu ifade edilmektedir. Ki geçmiş hiçbir din, mezhep, felsefe ve medeniyette bütün insanlığı kapsayan böylesine yüce/eşsiz bir mesaj mevcut değildir.

Doğudan batıya bütün dünyada tarihte âlemlere rahmetten söz eden bir anlayışa rastlanmamaktadır. Gerek muharref Yahudilik ve hiristiyanlıkta, gerekse Hind, Çin ve Roma medeniyetlerinde böylesine kapsayıcı bir anlayış mevcut olmadığı gibi, tersine Allahı kendi kavim ve kabilelerinin Rabbı olarak görüyor, toplum çeşitli sınıflara ayrılarak çoğunluğu oluşturan alt sınıfların üst sınıflara hizmet etmek için yaratıldıklarını kabul ediyorlardı.

“Rabbu’l âlemin” akidesini benimsemeyenlerin, “Rahmeten li’l âlemin” olan bir anlayış ve peygamberden söz etmeleri mümkün değildir.

Bir şeyi takdir etmek ve onu layık olduğu yerde görmek için iki ölçüye ihtiyaç olduğu söylenmiştir. Bir o şeyin miktarı, hacmi, kemiyeti yani sayısı, çokluğu, iki o şeyin özü, niteliği, keyfiyeti yani kalitesidir.

Hz. Muhammed(sav) in büyük şahsiyeti, insanlığa sunduğu yüce mesaj yepyeni bir hayat tarzı ve ruh getirdi. Ve bu iki ölçüyü de ihtiva etmektedir.

Rahmet günlük hayatımızda çokça kullandığımız bir kavramdır. İnsana fayda ve huzur sağlayan her şeye rahmet denir. Rahmetin çeşitli kısımları, dereceleri, tezahürleri vardır. Susuz bir insana su vermek, sıkıntılı birinin sıkıntısını gidermek, yolda kalmışa yardım etmek, yol göstermek… gibi şeyler rahmetin tezahürleridir. Ve her türlü takdir ve teşekküre layıktırlar. Rahmetin daha büyük tezahürü ve tecellisi bir insanı ölümden kurtarmak, yani diriltmektir. Ölmek üzere olan kişinin, anne babasının ve yakın akrabalarını cephesinden baktığımızda bu rahmet tecellisi, diğer tüm rahmet tecellilerini adeta yok eder, görünmez kılar.

Fakat rahmetin en büyüğü ve onun zirvedeki tecellisi bütün insanlığı ölümden, helak olmaktan (hakiki anlamda dünyada ölüm, ahirette ise mutlak zarar) kurtarmaktır. İşte Hz. Muhammed(sav,) insanlığı ve hatta akılla algıladığımız, varlığını kesin kabul ve hissettiğimiz âlemleri maddeci, nefsin kötü heva ve arzularına tabi anlayışların kesin bir ölüm ve helakından kurtarmak suretiyle “Rahmeten li’l âlemindir”.

Özetle insanlık için en büyük tehlike, insanlık çatısında çatlakların meydana gelmesi ve temelinin sarsılmasıdır. Bu yolla ölüm ve helakıdır. İnsanlık hayatının ana gayesini unutmuştur. Erdem, fazilet ve her çeşit değerden yoksundur. Bunun içindir ki arenalarda insanların vahşi hayvanlar ve hemcinsleri tarafından parçalanışını büyük bir zevkle izler, çeşitli nedenlerle erkek ve kız çocuklarını diri diri toprağa gömer, paryaların efendilerine hizmet etmekten başka bir görevlerinin olmadığını ve paryaların her türlü değer ve şereften yoksun olduğunu ve asla da değer ve şerefe sahip olamıyacağını söyler.

İşte böyle bir ortamda Hz. Muhammed(sav) insanın eşrefül mahlukat olduğunu, en güzel şekilde yaratıldığını(ehseni takvim), dokunulmasının haram olduğunu, temel insani haklara sahip olduğunu haykırır. İnsanın her türlü değerden yoksun bırakıldığı, haklarından söz etmenin en ufak işaretlerine rastlanamadığı bir dönemde Hz. Muhammed(sav) in mesajı, “Rameten li’l âlemin” oluşu eşsizdir. Benzeri dünde bugünde yoktur.

Hz. Muhammed(sav), insanlığı ateş çukurunun kenarından alarak helaktan(ölümden) kurtarmış, onun değerli bir varlık olduğunu, hayatının ana gayesinin bu değerini oluşturmak ve korumak olduğunu hatırlatarak, onu eşrefül mahlûkat (yaratılmışların en şereflisi, değerlisi) derecesine çıkarmıştır. Hz. Muhammed(sav) bunu aşağıda sunacağımız ilkelerden dolayı gerçekleştirmiştir.

1.Temiz ve açık şeffaf tevhid inancı, bu inanç insanı her türlü kölelik, hırs ve kötülükten kurtararak gerçek anlamda özgürlüğüne kavuşturmuştur.

2.İnsani birlik ve beşeri eşitlik anlayışını insanlığa kazandırdı. “Ey insanlar, Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Hepiniz Ademin çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Hiçbirinizin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. (iyi insan olmakladır.)

3.İnsanın şeref ve üstünlüğünü ilan etmesi.. “And olsun ki, biz Adem oğullarını üstün bir izzet ve şerefe mazhar kıldık.”(İsra:70)

4.İnsanlığın ölümünün bir sebebi olan umutsuzluk çukurundan alarak, insanın bireysel olarak yaptıklarından sorumlu olduğunu, hiç kimsenin günahını taşımayacağını, yaptığı yanlışlardan tevbe yolu ile kurtularak dünya ve ahirette gerçek kurtuluşa erebileceğini, umudvar olması gerektiğni, ona öğretti.

5.Din ve dünya birliğini sağladı. Birini diğeri için heba etmenin doğru olmadığını ortaya koydu.

6.İnsana asil bir hedef gösterdi, asil bir gaye kazandırdı

Hz. Muhammed in insanlığa kazandırdığı bu değerlerden dolayıdır ki, bugün ona iman etmeyenler bile kendileri kötü olsalar dahi, kötü görünmek istemezler, rakiplerini kötü ve insan haklarını ihalal etmekle itham ederek kendilerini savunmaktadırlar. Bu eşsiz olan mesajının sayısal olarak ta, niteliksel olarak ta dünyayı kapsadığını ortaya koymaktadır. Çünkü O, Rahmeten li’l âlemindir. O’na, temiz ehli beytine, O’nun yolunda yürüyen tüm müminlere sonsuz selat u selam olsun.   

_dsc0004-002.jpg_dsc0008.jpg_dsc0007.jpg_dsc0002.jpg

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.