- Öze Dönüş Hareketi
- Röportaj
- Öze Dönüş Dergisi
- Duyurular
- Öze Dönüş Kitaplığı
- Basın Açıklamaları
- Adıyaman Öze Dönüş
- Diyarbakır Öze Dönüş
- Bitlis Öze Dönüş
- Erciş Öze Dönüş
- Hakkari Öze Dönüş
- İzmir Öze Dönüş
- Makaleler
- Kahta Öze Dönüş
- Mardin Özedönüş
- Diğer Etkinlikler
- Mina Öze Dönüş Der
- Muş Öze Dönüş
- Öze Dönüş Mamoste Der
- Öze Dönüş
- Nurşin Öze Dönüş
- Tatvan Öze Dönüş
- Şırnak Öze Dönüş
- Van Öze Dönüş
- Yüksekova Öze Dönüş
- Tercüme / Analiz
- Haberler
MAMOSTE DER (ÖZE DÖNÜŞ MAMOSTE DER) BAŞKANIYLA RÖPORTAJ
Van’da kurularak faaliyetlerine başlayan Mamoste Der’in iyi derecede Kürtçe, İngilizce ve Türkçe bilen; genç ve idealist başkanı sayın Şehmus Kurt ile derneğin kuruluşu ve çalışmaları ile ilgili yaptığımız röportajı siz değerli okurlarımıza sunuyoruz.
13 Aralık 2012 Perşembe 17:40
Röportajımıza derneğiniz Mamoste Der’in kuruluşunun hayırlı olması temennisi ile başlayalım. Mamoste Der’in başkanı Şehmuz Kurt’u tanıyabilir miyiz öncelikle?
İyi dilekleriniz için teşekkür ederim. 1987 yılında Hakkari Merkeze bağlı Kavaklı (Marînus) Köyünde dünyaya geldim. 1993 yılında köy askerler tarafında yakılıp boşaltılınca ailem Van’a göç etti. İlk ve ortaokulu Van Merkezde, liseyi ise Muradiye Alpaslan Öğretmen Lisesinde okudum. 2010 yılında İstanbul Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümünden mezun oldum. Hali hazırda bir lisede ingilizce öğretmeni olarak çalışmaktayım. Edebiyata, özellikle şiire ilgiliyim. Ve evliyim.
Yoksa siz Hakkari’nin Marînus köyünde, Devlet zulmüne başkaldıran meşhur Xalidê Marînusi’nin torunu musunuz? O olayın şahsınızda ve aşiretiniz üzerinde ne gibi etkilerini gözlemliyorsunuz?
Yok. Xalidê Marinusî dedem değil, benim kahramanlarımdan biri. Xalidê Marînusî olayından başka, köyümüz yaylalarında (Warê Berkîzî’de) 1981 yılında vuku bulan bir hadise daha var. Orda köyü basan darbe dönemi askerlerine karşı bir başkaldırı var. Bu olaydan sonra içlerinde Xalidê Marinusî’nin de olduğu bir çok köylü 80’lerin sonlarına kadar kaçak/eşkiya hayatı yaşadı. İçlerinde bir amcamın da olduğu köyün ileri gelenleri Diyarbakır’da 5 No’lu cezaevinde işkencelerden geçti. Bu durumun yarattığı bir travma var tabi. Bu olay halen canlı tanıkları tarafından anlatıla gelir.
Neden Mamoste Der ya da Mamoste Der neleri yapmak için kuruldu?
Mamoste Der yaklaşık bir yıllık bir toplantılar, fikir alış-verişleri, beyin fırtınalarının sonucunda çıktı ortaya. Bu toplantılarda konuşulan çok konu var ve zaman içerisinde inşallah bunları hayata geçireceğiz. Ama şunu söyleyeyim Mamoste Der bir ihtiyaçtan doğdu ve inşallah eğitim sisteminin zayıf olan sivil toplum ayağında bir çok açığı kapatacaktır. Sendikaların yaptığı gibi sadece çalışanların özlük haklarıyla ilgilenmeyeceğiz. Başta öğretmen ve öğrenciler olmak üzere eğitim sisteminin bütün bileşenlerinin sosyal ve kültürel gelişimlerine katkıda bulunacak seminerler, kurslar, etüd merkezleri ve benzeri yaşam boyu öğrenmeye katkı sağlayacak çalışmalarımız olacaktır. Kurucularımız arasında hali hazırda ve daha önce sendika tecrübesi olan, yerel ve ulusal STK’larda görev yapmış olan değerli üyelerimiz var. Bunların katkılarıyla ve sonradan üye olan arkadaşlarımızın çalışma ve çabalarıyla hedeflerimize ulaşmada başarılı olacağımızı düşünüyorum.
Türkiyede öğretmen ve onun şahsında eğitim – öğretim hak ettiği değeri görüyor mu? (Eğer görmüyorsa) Neden hak ettiği değeri görmüyor sizce? Sorun bir çok yerden ve şeyden kaynaklıyor olabilir ama temel kaynakları nelerdir?
Osmanlı’da özellikle Tanzimattan sonra öğretmen yetiştirilmesine önem veriliyor ve bu minvalde çeşitli okullar ve enstitüler kuruluyor. Bu çalışmalar tek parti döneminde de nispeten devam ediyor. Ve açıkça söylemek gerekirse günümüz fakültelerinden daha başarılı ve donanımlı eğitimciler yetiştiriliyor. Tabi toplum içerisinde ve devlet kademesinde saygınlığı ve ağırlığı oluyordu bu öğretmenlerin. Yani şunu söylemek istiyorum, öğretmenin mesleki bilgisi, özel alan bilgisi ve genel kültür bilgisi düştükçe, bununla doğru orantılı olarak toplum içerisindeki saygınlığı da düşüyor. Bunlar toplumsal değer ve saygınlık bağlamında söylüyorum. Sorunuzu ‘maddi’ değer olarak anlarsam, buna da cevabım ‘hayır’ olacaktır. Öğretmenler alması gereken maaşı almıyorlar .
Maalesef öyle Mamosteyê hêja, öğretmenler atanabilene kadar bin bir zorluk çekiyor ama atanınca zorluklar bitmiyor. Kutsal bir görevi ifa eden öğretmen maalesef bir asker veya polis kadar maaş alamıyor, 3 ay tatili var diyorlar ama seminerler sebebiyle 2 aydan az olabiliyor bazen? Sürekli kendini geliştirme ve yenileme zorunluluğu olan bu mesleği galiba basit görüyoruz, sizce ?
Bir kere Türkiye şartlarında öğretmenlik pek de ‘kutsal’ bir meslek değil. Hatta hiç ‘kutsal’ değil desek yeridir. Bir öğretmen niçin bir hademeden, bir çaycıdan, bir odacıdan daha kutsal olsun ki. Bu sistemin büyük oyunlarındandır. Hem öğretmene kutsal diyeceksin hem de polise, askere, teknisyene, mübaşire v.b. öğretmenden daha fazla maaş vereceksin. Hem öğretmene kutsal diyeceksin hem de yılda sadece bir kez o da darbe ürünü bir günde; 24 Kasım’da hatırlayacaksın. Var mı böyle kutsallık?
Teknolojik araçların ve internetin günümüz eğitimine yansıması nasıl olmaktadır sizce, olumlu ve olumsuz yanlarıyla değerlendirebilir misiniz?
Yakın zamanda ABD elçiliği ve Milli Eğitim Müdürlüklerinin ortak çalışmasıyla bir akademisyen Türkiye’yi il il dolaşarak İngilizce eğitiminin dijital ortamlarda öğretimi ile ilgili seminerler verdi. Bu seminerlerden birine katılmış biri olarak şunu söyleyebilirim ki Türkiye’de teknolojiyi eğitim amaçlı kullanma kapasitesi düşük seviyelerdedir. Bunun fiziki nedenlerinin yanında, öğretmen yetiştirme sistemindeki geri kalmışlığın da bir etkisi var. Dikkat edin; öğretmenin değil, sistemin geri kalmışlığı. Teknolojiyi arttırma projesi olan Fatih projesi bunu değiştirecek gibi görünüyor. Ancak kesin konuşmamak lazım, zira Noam Chomsky’nin dediği gibi teknoloji eğitim alanında nötrdür. Yani bir bıçak gibi, bnuu adam öldürmede kullanabileceği gibi iyi işlerde de kullanılabilir.
Öğretmenlerimiz yeterince kitap okuyor mu, eğer değilse sebepleri ne olabilir?
Türkiye toplumu, 1980′lerden itibaren, yani televizyonun yaygınlaşmasıyla birlikte kitaptan uzaklaşan bir toplum halini aldı. Çünkü artık ‘görsellik’ çağıydı ve matbuata ilgi azalıyordu. Kitap okuma oranlarının düşmesinde askeri darbelerin, cunta yönetimlerinin de payını unutmamak lazım. Nitekim yıllarca kitap yasaklanan, ‘örgütsel doküman’ sayılan bir nesne oldu. Hal böyle olunca halk arasında kitaba bir alerji oluştu. Toplumun ‘aydın’ tipi de bundan nasibini aldı tabi; toplumun çoğunluğu için olduğu gibi öğretmen için de kitap artık bir ‘bilgi kaynağı’ değil maalesef. Ama bunda öğretmenin pasifliğinin yanında eğitim sisteminin de eksikliği bulunuyor. Bakın şimdi neredeyse her il ve ilçe merkezinde bir veya daha fazla öğretmen evi var fakat hiçbirinin donanımlı bir kütüphanesi yok. Ama gidin bakın hepsinde dört dörtlük okey salonları mevcut. Aynı şekilde hangi sendikanın bir eğitim kütüphanesi var veya hangi eğitim fakültesinin doyurucu bir arşivi var. Bunların yokluğu öğretmen ile kitap arasındaki makası açıyor.
Bir (İslamcı) Türk (sonra anlaşıldı ki asimile olmuş bir Kürt) olan öğretmen dostum Van’da göreve başladığında, bir an için kendisini Kürt öğrencilere gönderilmiş bir “Türk misyoneri” olarak hissettiğini söylemişti. Kürtleri ve diğer Türk olmayan milletleri asimile eden eğitim sistemine karşı Kürtçe dil kursları açma, Kürt Dili, Edebiyatı, Tarih ve Kültürü üzerine çalışma yapmak gibi bir derdi olacak mı Mamoste Der’in?
Böyle bir soru bekliyordum açıkçası. Türkiye’deki eğitim sistemi başındaki ‘milli’ ibaresinden dolayı golü hep kendi kalesine atıyor. Yabancı dilden tutun matematiğin öğretilememesi kadar her sorunu araştırın bakın altından ‘milli’ olan bir şey çıkacaktır. Bu kargaşanın içinde dediğiniz gibi Kürtçe ve bir çok Anadolu dili zarar gördü, yok olma tehlikesiyle karşıya kaldı. Zira biliniyor ki Kürtlerin ve diğer Türk olmayan halkların yoğun yaşadığı bölgelerde milli eğitim ‘ Türkçeleştirme’ misyonuyla hareket etti yıllarca.
Bu durumda Kürtçe dil ve edebiyatı sivil alanlar bulmak zorunda kaldı ve şu anda Kürtçe (Kurmancî) dili nefes alabiliyorsa bunu başarıldığını söylemek doğru olur. İşte Mamoste Der de Kürtçe dili, edebiyatı ve kültürü için sivil ve angaje olmamış bu mecralardan biri olacaktır inşallah. Bu amaçla kısa vadede her yaş grubu için Kürtçe dil kursları ve seminerler dizisi yapmayı düşünüyoruz. Uzun vade de ise herkesin kullanımına açık bir Kürtçe temel ve edebi eserler kütüphanesi kurmayı hedefliyoruz.
Gençlere yönelik çalışmalarınız neler olacak?
Gençlere yönelik ek dersler, etüdler, dil kursları, Kur’an kursları ve dini bilgiler gibi seminerlerimiz olacaktır inşallah. Gençlere yönelik faaliyetlerimiz özellikle yaz aylarında artacaktır.
Mamoste, tüzüğünüzü incelediğimizde kapsamı çok geniş, umarım güzel faaliyetlere imza atarsınız. Acaba çalışan çiftler için büyük bir sorun olan çocuklarını büyütme ve iyi yetiştirme sorununa çözüm olarak derneğiniz kreş hizmeti verme gibi çalışma olabilir mi?
Mamoste Der büyüdükçe faaliyet alanları da genişleyecektir haliyle. Kreş açma gibi bir planımız yok ancak bu olmayacak anlamına gelmiyor. Şartlar olgunlaştıkça, ihtiyaç duyulan diğer alanlarda da çalışmalarımız olacaktır inşallah.
Röportaj için teşekkür ederim, idealinizdeki faaliyetleri başarılı bir şekilde gerçekleştirmenizi ümit ediyorum. Allah yardımcınız olsun…
Ben teşekkür eder, şahsınızda vaninsander.com ekibine başarılar dilerim…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Öze Dönüş
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.