- Öze Dönüş Hareketi
- Röportaj
- Öze Dönüş Dergisi
- Duyurular
- Öze Dönüş Kitaplığı
- Basın Açıklamaları
- Adıyaman Öze Dönüş
- Diyarbakır Öze Dönüş
- Bitlis Öze Dönüş
- Erciş Öze Dönüş
- Hakkari Öze Dönüş
- İzmir Öze Dönüş
- Makaleler
- Kahta Öze Dönüş
- Mardin Özedönüş
- Diğer Etkinlikler
- Mina Öze Dönüş Der
- Muş Öze Dönüş
- Öze Dönüş Mamoste Der
- Öze Dönüş
- Nurşin Öze Dönüş
- Tatvan Öze Dönüş
- Şırnak Öze Dönüş
- Van Öze Dönüş
- Yüksekova Öze Dönüş
- Tercüme / Analiz
- Haberler
"SİYONİST REJİMLE YAPILAN ANLAŞMAYI ONAYLAMIYORUZ"
Öze Dönüş Hareketi Türkiye'nin Siyonist İsrail'le yaptığı anlaşma ile ilgili bir açıklama yayımladı.
11 Temmuz 2016 Pazartesi 14:35
31 Mayıs 2010 tarihinde Mavi Marmara’ya Siyonist rejimin saldırısıyla kesilen Türkiye-Siyonist rejim ilişkilerinin, 27 Haziren 2016 tarihinde hükümetin resmi açıklamasıyla normalleşme sürecine girdiği anlaşıldı. Ancak anlaşmanın yürürlüğe girmesi için TBMM’nin de onayı gerektiği için henüz yolun sonuna gelinmedi.
Bu anlaşmaya iki cihetten itirazımız var: Dış politika açısından ve Filistin meselesi açısından.
Türkiye’yi Siyonist rejimle ilişkileri normalleşmeye iten ana neden, dış siyasetteki sıkışıklıktır. Bu sıkışıklığı aşmak için ‘düşmanları azaltmak, dostları çoğaltmak’ gibi yeni bir dış politika stratejisiyle biri doğru, biri yanlış iki adım atıldı. Rusya ile ilişkileri düzeltmek doğru adım, Siyonist rejimle ilişkileri normalleştirmek yanlış adımdı. Zira yeni dış politika stratejisinin ilk gereği, komşularla ilişkileri düzeltmek olmalıydı, Siyonist rejimle değil.
Türkiye’yi dış politikada sıkıştıran temel unsur, Suriye politikasıdır. Bu politika; Suriye, Irak, İran ve Rusya ile ilişkileri ciddi anlamda zedeledi bazılarıyla kopma ve savaş aşamasına getirdi. Sıkışıklığı aşma hedefine ulaşmak için makul olan, reel-politik olan ve uygulanabilir, netice verebilir olan yol ve yöntem, komşular ile ilişkileri düzeltmektir. Komşular ile ilişkileri düzeltmek de Suriye politikasını düzeltmekten geçer. Siyonist rejimle ilişkileri normalleştirmek, Türkiye ile binlerce kilometreye, güney ve doğu sınırlarını baştan başa kuşatan üç komşusuyla ilişkileri düzeltmeye bir katkı sağlamayacağı gibi olumsuz etki de yapabilir. Neredeyse üç bin km’ye varan sınırlarınızdaki komşularınızla sorunlu olduğunuz sürece, Amerika ve Siyonust rejimle ilişkilerin iyi olması bazı katkılar sağlar ama asla bir çözüm olamaz. Rusya ile ilişkilerin düzeltilmesi de öyle. Faydalı ama tek başına çözüm olamaz.
Süper güç olmayan, BM’de veto hakkına sahip olmayan, imkanları sınırlı ve yumuşak karnı olan Türkiye’nin 900 km sınırı olan komşu ülkesinde rejim değiştirmeyi dış politikada vazgeçilmez bir hedef haline getirmesi, gücünü aşan, uygulanabilir olmayan bir hedeftir. Tecrübeler de bu hedefin ulaşılabilir olmadığını göstermektedir. İran, kendisine saldıran Saddam rejiminin askerlerini savaşın ilk yıllarında topraklarından attıktan sonra Saddam rejimini devirmeyi hedef edindi ve bu hedef için beş yıl daha savaştı. Sonunda bu hedefin ulaşılabilir olmadığını gördü ve barışı benimsemek zorunda kaldı. Türkiye'nin, yanıbaşındaki tecrübeyi dikkate almadan benzer bir yanlışta ısrar etmesini, ülke ve millet adına çok mahzurlu görüyoruz. Unutulmamalı ki, bir baba yanlış yaptığı zaman cezasını ailesi çeker ama devlet yönetenler yanlış yaptığı zaman cezasını bir millet öder.
Bu temel yanlış düzeltilmeden bu yanlışın sonuçlarını hafifletmek için çözümü Siyonist rejimle ilişkileri normalleştirmede aramanın ikinci bir yanlış olduğunu sarahaten ifade etmek istiyor ve itiraz ediyoruz.
Anlaşmanın Filistin ve Mavi Marmara boyutuna gelince.
Filistin meselesi, dünya müslümanları için din meselesi, medeniyet meselesi ve insan hakları meselesidir. Kudüs ve Filistin dünya müslümanları için kırmızı bir çizgidir ve hiç bir İslam ülkesi, gasıp ve katil Siyonist rejimle ilişkilerini normalleştirdiğinde, İslami camaatler, sivil toplum kuruluşları ve müslüman bireylerden bu normalleşmeyi benimsemesini beklememeli. Bu bir.
İkincisi, Siyonist rejimle ilişikilerin düzelmesi için öne sürülen üç koşuldan gerçekte sadece özür koşulu yerine getirildi. Gazze’ye abluka kalkmadı. Sadece Türkiye’nin Gazze’ye yardımlarının Siyonist rejim tarafından denetlenmesinin ardından Gazze’ye ulaşmasına izin verildi. Yani sadece Türkiye’nin sınırlı ve kontrollü insani yardımına izin verildi. Bu çerçevede İHH’nın itirazına katılıyor, Aşdad Limanı’nın devreye girmesinin, ablukanın resmen tanınması anlamına geldiği kanaatini taşıyoruz. Gazze’nin ana sorunu, özgürlük sorunudur, insani yardım sorunu değil. Gazzelilerin ticaret ve seyahat yapma özgürlüğü yoktur ve bu anlaşmada Gazze’ye ticaret ve seyahat özgürlüğü tanınmamıştır.
Gazze’ye insani yardımın yapılması elbette fevkalede güzel bir şeydir. İtirazımız buna değildir ve olamaz. İtirazımız, Filistinlilere uygulanan ambargo ve ablukanın kalkmamış olmasınadır.
Üçüncüsü, Mavi Marmara şehidlerine ödenmesi gereken tazminat da, insani yardıma dönüştürülerek Siyonist rejimin daha önce işlediği benzer suçlar için tazminat ödemesine emsal teşkil etmekten çıkarılmıştır. Ayrıca Siyonist rejimin aleyhine açılan davaların iptali de söz konusudur. Kısacası Türkiye'nin öne sürdüğü üç şarttan ikisi sulandırılmıştır.
Türkiye’nin bu anlaşma ile ilgili HAMAS ve Abbas’ı arayıp bilgi vermesi, benim yapabileceğim bu kadar demesi, onların da Türkiye’nin Filistin için gösterdiği çabaya teşekkür etmesi dış politikadaki nezaket kurallarının gereğidir ve bu tür bir paylaşım, HAMAS’ı bu anlaşmanın bir parçası haline getirmeyi gerektirmez ve öyle bir görüntü de ahlaki değildir. Kaldı ki, HAMAS, hiç bir İslam ülkesinin dış politikasını belirleyecek güce sahip değildir ve aksine bir şekilde bütün İslam ülkelerinin desteğine ihtiyacı vardır. Bu nedenle HAMAS’ın itiraz etme gibi bir imkanı da yoktur.
Siyonist rejimle ilişkilerin düzeltilmesine, birbirinden çok farklı kesimlerden eleştiri geldi. Bir yanlışa hem iyi hem de kötü niyet ve hedeflerle karşı çıkılabilir. Bir yanlışa kötü niyetle karşı çıkanların olması, o yanlışın doğru olduğuna delil teşkil etmez.
İslami bir camia ve sivil toplum kuruluşu olarak biz, Siyonist rejimle yapılan anlaşmayı onaylamıyoruz, dış politikadaki sıkışıklığı aşmak için atılmış doğru bir adım olarak görmüyoruz ve TBMM’den bu anlaşmayı onaylamamasını talep ediyoruz.
Öze Dönüş Hareketi
Xwenasi
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Öze Dönüş
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.