- Öze Dönüş Hareketi
- Röportaj
- Öze Dönüş Dergisi
- Duyurular
- Öze Dönüş Kitaplığı
- Basın Açıklamaları
- Adıyaman Öze Dönüş
- Diyarbakır Öze Dönüş
- Bitlis Öze Dönüş
- Erciş Öze Dönüş
- Hakkari Öze Dönüş
- İzmir Öze Dönüş
- Makaleler
- Kahta Öze Dönüş
- Mardin Özedönüş
- Diğer Etkinlikler
- Mina Öze Dönüş Der
- Muş Öze Dönüş
- Öze Dönüş Mamoste Der
- Öze Dönüş
- Nurşin Öze Dönüş
- Tatvan Öze Dönüş
- Şırnak Öze Dönüş
- Van Öze Dönüş
- Yüksekova Öze Dönüş
- Tercüme / Analiz
- Haberler
FİDAN GÜNGÖR 19 YILDIR KAYIP!
Fidan GÜNGÖR, ilgili kurum ve birimlerce aykırı bulunsa, suçlu sayılsa bile, bir vatandaşın akıbetine karşı bu denli ısrarlı sessizlik hangi gerekçelerle izah edilebilir ve hangi hukuki ilkelere dayanılarak savunulabilir?
11 Kasım 2014 Salı 13:07
Özelde Türkiye Kürdistan’ında, genelde Türkiye'deki İslami uyanışa ve İslami mücadeleye önemli katkıları geçen Fidan Güngör, 11 Eylül 1994 gününden itibaren Türkiye'deki kayıplar listesinde yer alıyor. Kürdistan coğrafyası nice kaybolma hadisesine, fail-i meçhul cinayete ve sistematik tasfiye operasyonlarına tanıklık etmiştir.
Muhaliflerin, eleştirel tutum sergileyenlerin, toplumsal dönüşüme ivme kazandırma potansiyeli taşıyanların “hedef” haline geldiği, hukuksuzluğun olağanlaştığı sancılı topraklardır Kürdistan ....
Devlet ve devletin organize ettiği karanlık güçler birçok trajediyi miras bırakmıştır. Ailelerin, babaların, eşlerin, evlatların, sevenlerinin yürekleri bu uğursuz miras ile dağlanmıştır yüzlerce kez...
Herhalde en acı umut, insanın babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun kemiklerine ulaşmak için duyduğu umuttur. Sayıları 10 binleri bulan faili meçhuller aydınlanacak mı beklentisine, ‘yakınımızın hiç olmazsa bir mezarı olacak mı?’ umudu eşlik etmektedir.
"Kayıpların akıbetinin açıklanması, faillerin yargılanması yürürlükteki yasal sistem tarafından engellenmektedir. Bugüne kadar iç hukukta, hiçbir kayıp başvurusunda etkin soruşturma yapılmamış, failler yargı önüne çıkarılmamıştır.
Fidan GÜNGÖR, ilgili kurum ve birimlerce aykırı bulunsa, suçlu sayılsa bile, bir vatandaşın akıbetine karşı bu denli ısrarlı sessizlik hangi gerekçelerle izah edilebilir ve hangi hukuki ilkelere dayanılarak savunulabilir?
En acımazsız savaşlarda, en haklı/haksız çatışmalarda bile doğrudan savaşan ve cephede yer alan insanların akıbetini açıklamak uluslararası hukukun gereği iken, bir fikir önderinin, bir hareket ve aksiyon adamının beşerî ve semavî hiçbir hukuk sisteminin onaylamadığı bir tarzda kaçırılıp akıbetinin 19 yıl boyunca muammada bırakılmasına karşı sorumsuzca bir tavır sergilemenin ne tür nedenleri olabilir?
Vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak devletin birinci dereceden görevi olmasına rağmen, hükümet bugüne kadar Fidan GÜNGÖR ve Sabahattin TALAYHAN hakkında hiç bir malumatı ailesi ve sevenleri ile paylaşmamıştır.
Devletin ilgili birim ve kurumları, insan haklarına duyarlı sivil toplum kuruluşları ve olay hakkında şu veya bu şekilde bilgi ve belge sahibi olan insanlar, insanlığın müşterek değerlerinin ve bir gün kendileri için de lazım olacak bu değerlerin ayaklar altına alınmasına neden ve niçin sessiz kalmaktadır?
Yoksa devlet Fidan Güngör’ün katilleriyle geliştirdiği kirli ve karanlık ilişkinin deşifre olmasından mı korkmaktadır? Fidan Güngör olayının bugüne kadar örtbas edilmesinin nedeni mevcut iktidarın devleti koruma ve kollama refleksiyle mi gerçekleşmektedir. Yoksa kirli ilişkilerin devletin imajını zedeleyeceği mi varsayılmaktadır.
Fidan GÜNGÖR olayı meçhul kaldığı sürece, devletin alakalı birimleri bu vebalin ve bu insanlık suçunun ithamı altında kalacaktır. Olayı ister kendileri yapmış olsun, ister Ergenekon yapmış olsun, isterse kendilerine bağlı bir çeteye yaptırmış olsunlar, olayı aydınlatma gücüne ve imkanına sahiptirler. Bu güçlerini kullanmadıkları sürece, zan altında kalacaklardır. Aynı şekilde konuya ilişkin bilgi ve belge sahibi olan diğer insanlar ve gruplar da.
İnsanlık değerlerini yitirmemiş, hukukun bir gün herkese lazım olacağına dair inancını kaybetmemiş ve bütün beşer için asgari hukuki müştereklerin ve insan haklarının korunmasına ilişkin kaygılarını rafa kaldırmamış olan bütün kurum ve şahsiyetlerin Fidan GÜNGÖR olayına ilişkin duyarlılık göstereceklerini umuyoruz.
Faili meçhul cinayetler, gözaltında zorla kaybedilmeler gibi insanlık ayıbından kurtulmanın sorumluluğu sadece bu ağır ihlallere maruz kalan mağdurlar, yakınları ve insan hakları savunucularına ait değil başta siyasal iktidar olmak üzere, parlamento, medya, üniversiteler, sendikalar, meslek odaları ve diğer kanaat önderlerine kısacası tüm topluma aittir.
"İnsanları kaçırarak zorla kaybetmek isteyenlerin gayesi kaybettiği kişiyi isimsiz, kimliksiz, mezarsız bırakılarak, toplumsal hafızadan silmektir."
Biz biliyoruz ki susmak kaybedenleri cesaretlendiren politik bir tercihtir, susmayacağız. Organizeli ve devletin karanlık güçleri ile beraber işlenen Fidan GÜNGÖR cinayetinin aydınlatılması için mücadelemize devam edeceğiz. Onu unutturmaya çalışanlara inat onun mirasını yaşatarak onun yarıda bıraktığı kutlu davasını başarıya ulaştırmak için elimizden gelen her şeyi yapacağımıza söz veriyoruz.
Biz Diyarbakır Ufuk-Der olarak ülkede devlete bağlı çetelerin veya devletin sırtını sıvazladığı karanlık grupların bu cinayetlerine sessiz kaldığı, insan kayıplarını, sorumsuz yönetim anlayışını, vatandaşının can güvenliğini sağlayamayan devlet mekanizmasını, şiddetle protesto ediyoruz. Biz bu tür cinayetleri bazı taşeron gruplara ihale ettiği, bu grupları palazlandırdığı ve bu gruplara karşı etkin bir mücadele etmediği için Fidan GÜNGÖR ile Sabahattin TALAYHAN'ın akıbetinden birinci dereceden devletin sorumlu olduğunu bildiriyoruz.
Kayboluşunun sene-i devriyesinde kederli ailesine, dostlarına ve İslami camiaya üzüntü ve dualarımızı iletiyor; Fidan Güngör’ü saygı ve minnetle anıyoruz.
DİYARBAKIR UFUK- DER/ DÎYARBAKIR ÖZE DÖNÜŞ-DER
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Öze Dönüş
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.