Elif GÜNAY |
HANIM ŞAHSİYETLER-2.
HZ. HATİCE (RA)
‘’Hz. Hatice hem dava kadını, hem anne, hem eş, hem de İslam uğruna elinden ne geldi ise en güzel bir şekilde yapmıştı.’’
|
“Korkma ve endişelenme, Allah (c.c) senin gibi bir kula kötülük eriştirmez.”
Hz. Hatice(r.a)
Hz. Hatice miladi 556 yılında Mekke’de doğdu. Babası Kureyş’inEsedoğullarıkabilesindeHuveylid, annesi ise yine Kureyş’e mensup Amiroğullarından Fatıma bint Zaide b. Cündeb’dir. Babası Huveylid çok varlıklı ve ticaret ile uğraşırdı. Ficar savaşında öldüğü zaman bütün malları kızı Hz. Hatice‘ye kalmıştı. Rivayetlere göre Hz.Hatice iki evlilik yapmış bunlardan ilkini Ebu Hale ile yapmış bu evliliğinde Hind adlı oğlu dünyaya gelmişti. Eşinin vefat etmesi üzerine ikinci evliliğini Atik b. Abid ile yapmış bu evliliğinde de bir kız çocuğu dünyaya getirmişti. İkinci evliliğinde de eşinin vefatı üzerine bir kez daha dul kalmış kırk yaşına kadar bir daha evlenmemişti. Hz. Hatice varlıklı, şerefli zamanın tüm kötülüklerine rağmen kendisini ve ailesini muhafaza edebilmiş üstün ve ulvi bir kişiliğe sahipti. Her türlü kötü ahlakın ve şirkin kol gezdiği bir ortamda kendisinin amcazadesi olan Varaka bin Nevfel’in dizi dibinde yetişen bir hanımdı.
Bu üstün şahsiyet sahibi olan Hz. Hatice aynı zamanda oldukça varlıklı ve ticaret kervanlarına sahipti. Ücret karşılığı tuttuğu insanlarla Şam’a kervanlarını gönderir ancak her defasında güven ve emniyet sahibi olmayanların elleriyle mallarının oldukça altında bir kar ile dönerlerdi. Böyle bir zamanda Hz. Muhammed’in (s.a.m) doğruluğunu, sadakatini, üstün ahlak, güven ve emin oluşunu işitmişti.
Meysere ile birlikte Şam tarafına bir ticaret kervanı götürme teklifinde bulunmuştu. Hz. Muhammed (a.s.m) teklifi kabul edip Meysere ile birlikte yola çıktı. Yol boyunca Meysere Hz. Muhammed’in (a.s.m) nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu çok yakından takip etmiş ve ondaki yüce kişiliğe vakıf olmuştu. Nihayet satacakları malları satıp istenilen malları da alıp Mekke’ye büyük bir kar ile dönmüşlerdi. Hz.Hatice anlaştığı ücretin iki katını Hz. Muhammed’e (a.s.m) vererek onu memnun etmişti. Zira daha önceki ticaretlerin de hiç bu kadar kazanç elde edememişti.
Hz. Muhammed(a.s.m) hakkında öğrenmiş olduğu bilgilerden hariç kölesi Meysere’nin de yol boyunca gözlemleyip edinmiş olduğu bilgileri Hz. Hatice’ye bildirmişti. Hz.Hatice kırk yaşlarında iki evlilik yapmış dul bir hanımdı. Oldukça varlıklı ve temiz ahlaklı oluşu birçok Mekkelinin evlilik teklifinde bulunmalarını sağlamıştı.
Hz.Hatice Hz.Muhammed(a.s.m) ile evlenmeyi ve bundan sonraki hayatını onunla birlikte geçirmeyi düşündü. Hz. Peygamber’ in Hz.Hatice ile evlilikleri dünya malı ve refahı için değildi. Zira daha önce iki evlilik yapmış her iki evliliklerinde dul kalan ve birçok mala sahip olan Hz. Hatice tıpkı Hz. Peygamber gibi insani değerlere önem verirdi. İhtiyaç sahibi olanların ihtiyaçlarını giderir, yetimi ve yoksulu kollar. Hiçbir iyilikten kaçınmazdı.
Doğru sözlü ve temiz ahlakından dolayı Mekkeliler tarafından kendisine Tahir lakabı takılmıştı. Böylesine maneviyata özel bir önem veren Hz.Hatice Hz. Muhammed’e (a.s.m) bir elçi göndererek “ Şeref ve emniyet sahibi olman, güzel ahlâkın ve doğruluğun sebebiyle bana yakın olmanı isterim” dedi. Bu sözleri ile Hz. Muhammed’e (a.s.m)evlilik teklifinde bulunmuştu.
Her iki tarafın yapmış oldukları istişare sonucu belirtilen mehir karşılığında evlilikleri gerçekleşmiş hem kendi zamanlarına hem de tüm zamanlara örnek olacak bir yuva kurulmuştu. Böylece Hz. Hatice, her türlü fuhşun yaygın olduğu Cahiliye Devri’nde ahlak, fazilet ve Tahir olması sebebiyle Hz. Muhammed’e (a.s.m) hanım olma şerefine erişmişti.
Peygamber Efendimiz(a.s.m) ilk evliliklerini kendisinden on beş yaş büyük dul bir hanım ile yapmıştı. Hz.Hatice bütün servetini Hz. Muhammed’in (a.s.m) emin ellerine vermişti. Hz. Muhammed(a.s.m) ticaretle uğraşmaya devam etmiş, ama sade yaşantısını hiçbir şekilde değiştirmemişti. Önceki hali ne ise o halini devam ettirdi. Asla gösterişe kaçmadı. Zaten böylesine yüksek bir kişiliğe geçici dünya malı ile övünmek yakışmazdı.
Hz. Hatice Hz.Muhammed’ten (a.s.m) yaşça büyük olmasına rağmen, ona karşı son derece saygılı, hürmetkâr, nazik, saygılı ve cömertti. Sevgili eşinin bir sözünü iki etmiyor, hanım olanın gerektirdiği bütün görevlerini layıkıyla yerine getiriyordu.
Bu mutlu beraberlikte Hz. Hatice Kasım, Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fatıma ve Abdullah isimlerinde altı çocuk dünyaya getirmişti. Kasım ve Abdullah henüz küçük yaşlarda vefat etmiş, Rukiyye, Zeyneb ve Ümmü Gülsüm Hz. Muhammed’in(a.s.m) vefatından önce Fatıma ise Hz. Muhammed’in (a.s.m) fani dünyayı terk edişlerinden altı ay sonra vefat etmişti.
Hz. Muhammed (a.s.m) otuz beş yaşlarından sonra içinde bulunduğu cahiliye yaşayışı ve insanların putperest oluşları, her türlü kötülük ve fuhşiyatın kol gezdiği Mekke ‘den uzak olan Hira mağarasına yanına kalacağı günler için gerekli azığı alıp yalnızlığa çekilirdi. Miladi 610 yılının Ramazan ayında Hira mağarasında Rabbi’ne ibadet ile meşguldü. Zaman seher vakti, Cebrail (as) yüce bir vazife için en güzel bir insan suretinde ve etrafa güzel kokular saçarak Hz. Muhammed’in (a.s.m) ziyaretine gelmiş ve onu yüce bir görevden haberdar etmişti.
Daha önce hiç bilmediği ve anlam veremediği bu olay karşısında hızlıca evinin yolunu tutmuş bir an önce karşılaştığı bu olaydan en çok güvendiği sevgili eşinin yanına gitmek için yola çıkmıştı. Nihayet evine varmıştı. Sevgili hanımı kapıdan karşılarken Efendimizin(a.s.m) yüzünde ki güzelliği ve etrafına saçmakta olduğu muhteşem kokunun farkına varmıştı. Bir şeyler olduğunun farkındaydı. Zira sevgili eşinin tedirgin oluşu yüzünden okunmaktaydı. Olup bitenleri merak ediyordu. Efendimizin (a.s.m) biraz rahata ermesi için elinden geleni yapmış bu arada olup biteni öğrenmek için de sabırlı bir şekilde eşinin uyanıp kendisine söylemesini bekliyordu.
Nihayet Efendimiz (a.s.m) olup biteni anlattıktan sonra “ Ya Hatice! Ben bazı ışıklar görüyorum ve bir takım sesler işitiyorum. Endişe ediyorum! Putlardan ve kâhinlerden nefret ediyorum! Böyle iken bana cinler musallat olacak diye korkmaktayım!” dedi.( Nesil yay. Sahabiler ans. ) Hz. Muhammed’e (a.s.m) ilk eş olabilecek kadar derin ve yüksek bir anlayışa ve basirete sahip olan Hz. Hatice annemiz sevgili eşini teselli edip ona “ Ey amcam oğlu! Böyle konuşma korkmana ve endişe duymana gerek yok. Üzülme. Allah’a yemin ederim ki o senin gibi bir kulunu hiçbir zaman utandırmaz. Çünkü sen sözün doğrusunu söylersin. Emanete riayet edersin. Akrabana yakın alaka gösterirsin. Komşularına nazik ve müşfik davranırsın. Fakirlere yardım elini uzatırsın. Evinin kapısını gariplere açar, onları misafir edersin. Uğradıkları felaket ve musibetlerde halka yardım edersin. Ey amcamın oğlu, sebat et. Vallahi senin bu ümmetin peygamberi olacağını ümit ederim ” dedi.(Nesil yay. Sahabilerans.)Hatta bununla da kalmayıp Hz. Muhammed’in (a.s.m) peygamberliğini tasdik edip ona ilk iman eden ve ilk ümmet olma şerefine de nail olmuştu.
Bundan sonra ki hayatında sevgili eşini yalnız bırakmamış İslam’ın yayılışı ve insanları bu davetten haberdar etmek için yoğun bir çaba sarf etmişti. Hz. Muhammed’in (a.s.m) “Ey Hatice artık bize rahat yok!” dediği zaman anlamıştı nasıl bir zorluğun onları beklediğini. Zira Hz. Muhammed’e (a.s.m) ilk vahiy emri geldikten sonra Varaka bin Nevfel’den onları nasıl bir zorluğun beklediğini işitmişti. Evet, Hz. Hatice hem dava kadını, hem anne, hem eş, hem de İslam uğruna elinden ne geldi ise en güzel bir şekilde yapmıştı.
Bununla da kalmayıp Mekkeli Müşriklerin Hz. Muhammed’e (a.s.m) ve Müslümanlara uyguladıkları ambargo üç yıl boyunca sürmüş ve Müslümanların o zor zamanlarında tüm malını isteyerek Allah Resulüne (a.s.m) feda etmişti.
Rivayete göre Hz. Hatice’nin 80 deve yükü malı ve 400 cariyesi vardı. Varlık içerisinde yaşarken yokluğu da görmüş ve yokluk içerisinde iken Miladi 610 yılında 65 yaşında Allah’ın rahmetine ermişti. Aynı yıl kendisini her türlü kötülüklerden koruyan ve kollayan amcası Ebu Talip’in vefatından dolayı oldukça hüzünlenen Efendimiz için Ashabı o yıla Hüzün Yılı demişlerdir. Ebu Talip kendisinden sonra hamisi olan Hz. Ali’yi, Hz. Hatice ise sevgili kızı Peygamber neslinin annesi olan kızı Fatıma’yı geride bıraktığı sevgili eşinin yardımcıları ve İslam fedaileri olarak bırakmışlardı. Bu iki nadide şahsiyetler ömürlerinin sonuna kadar İslam uğrun da her türlü fedakârlıkta bulunmaktan çekinmemişlerdi. Kendisinin ilk ümmeti, sırdaşı, yoldaşı, teselli kaynağı Hz. Hatice’nin vefatından dolayı oldukça hüzünlenen Hz. Muhammed (a.s.m) yıllar sonrada kendisine olan sadakatini sevgi ve muhabbetini dile getirmekten çekinmemişti.
Hz. Hatice’nin yakınlarından biri gelse onlara yakın ilgi gösterir, halini hatırını sorar ve kendilerine ikramda bulunurdu. Hz. Hatice’nin keremkarlığı, en sıkışık ve zor zamanlarında Hz. Muhammed’e (a.s.m) ve İslam’a yapmış olduğu yardımları her zaman zikrederdi. Öyle ki Hz.Hatice validemizin vefatından yıllar sonra da Hz. Aişe validemiz Hz. Muhammed’in(a.s.m) kendisinden bahsetmesinden kıskançlık duyardı. Bir defasında Hz. Muhammed(a.s.m) yine Hz. Hatice’nin üstün ahlakından, iyilik ve cömertliğinden bahsediyordu. O sırada Hz. Aişe validemiz de orada bulunmaktaydı. Kadın olmanın vermiş olduğu kıskançlık duygusuna kapılıp Efendimize (a.s.m) “ hep Hatice’ den bahsedersiniz. Hâlbuki Allah size ondan daha genç ve güzel hanımlar vermiştir” dedi. İki cihan güneşi olan Hz. Muhammed(a.s.m) bu sözler üzerine şöyle buyurmuştu. “ Hayır, Allah ondan daha hayırlısını bana vermedi. Çünkü o herkesin küfür içerisinde olduğu bir zamanda bana iman etti. Herkesin beni yalanladığı bir zamanda o beni tasdik etti. Herkesin her şeyi benden esirgediği bir zaman da o beni malına ortak etti. Ve Allah ondan bana çocuklar ihsan etti “ (Nesil yay. Sahabilerans.)
Hz. Hatice hem kendi zamanının ve tüm zamanların kadınlarına örnek olacak kadar değerli, sadakatli iman dolu bir yürekle sevgili eşine ve davasına bitip tükenmez bir sevgi ile bağlı olan sadık insandı. Onu bu mertebeye yükselten Yüce Allah(cc) El-emin olan peygamberine Et- Tahir olan Hz. Hatice’yi uygun görmüştü. Allah(cc) İlk iman etmeyi kendi ailesinden olan Hz. Hatice’ye nasip etmişti.
Hz.Peygamber’in(s.a.v) “benim peygamber olduğuma kim inanır” dediği zaman hiç tereddüt etmeden ben inanırım demişti. Yüce Allah, onun Resulüne olan muhabbeti ve sadakatinde dolayı Cebrail (a.s) vasıtasıyla kendisine Selam göndermiş ve cennette kendisi için hazırlanmış olan mevkisinden haberdar etmişti.
Hz. Muhammed(a.s.m) şu hadis-i şerifleri ile kadınlar arasında Hz. Hatice’nin mevkisinden bahsetmiş” cennet hanımlarının en hayırlısı Hatice, Fatıma , Meryem ve Asiye’dir.” diye buyurmuştur.
Rabbim kendisinden razı olsun. Bize ve bizden sonra gelecek olan bütün Müslüman kadınlarına Hz. Hatice’nin eşine, davasına ve insanlığa hayırlı olmasını örnek almamıza ve sadakatin en güzelini bizlere de vermesini nasip etsin.