Yaratan Allah’ın Adıyla ;
O bizi bir nutfeden yarattı.
Allah’ın yaratması, dün, bugün ve gelecekte üretilenlerin tamamının rehberi ve etalon(Değişmeyen Sabite)’udur.
Şüphesiz ki Allah’ın Yaratması kusursuzdur. O’nun için Yaratma/Yeniden yaratma, mütemadiyen yaratmak “OL” demek kadar kolaydır ve O, “OL” dediğinde, şüphesiz her şey oluverir.
Kulli İradenin, Cuz’i iradeye yansıması olarak, Allah’ın Yaratmasının, insandaki Tecellisi “Uretme” dir. Hiçbir şey yoktur ki, insanoğlu yoktan var etsin. İnsanoğlunun ürettiklerinin tamamı, bir YARATILMIŞ’a dayanmaktadır. Tıpkı, yerkure’nin “Bing-Bang” ile var edildiği gibi, tıpkı HZ. İnsan’ın 1 damla meni’den yaratıldığı gibi.
Tıpkı her canlının, Bir ÖZ’den var edildiği gibi. Yani ALLAH, ilki yarattığı gibi, mütemadiyen yaratmaya devam etmektedir.
Insan oğlu yerküre’ye intikal ettikten sonra, Allah’ın verdiği nitelikler ve yeteneklerle, Fıtri olarak ihtiyaç duyduklarını üretmeye başlamıştır. Bunun ilki, belki de avret yerlerini kapatacak yaprakları vücuda uygun hale getirmesidir.
O gün başlayan serüven, bu günün akıllı teknolojilerine, yeni bir çağ olarak ifade edilen “bilişim çağı” üretimlerine kadar süregelmiş ve bu gelişim süreci, yeni teknolojilerin üretilmesi ile de, mütemadiyen gelişmeye devam edecektir.
Söz üretim ve teknolojiye gelmişken, biraz teknik terminoloji, biraz da teknik felsefeyi irdeleyerek, asıl meseleye giriş yapalım.
Yaşadığımız çağın belirgin özelliklerinden biri, takip edemediğimiz hızla gelişen teknolojinin, bireysel ve toplumsal yaşamı, umulmadık şekilde etkilemesi hatta yönlendirmesidir.
Bu husus, teknolojinin hayatımıza neleri getirip neleri götürdüğüne dair değerlendirmelerin yapılması, teknolojinin hem kullanımının hem de üretiminin sorgulanması gerektiğini gözler önüne sermektedir.
Bu değerlendirme ve sorgulama sürecinde kendimize atfedeceğimiz konum arayışında bize yol gösterecek olanın, ilk aşamada “değerlerimiz” olduğunu söyleyebiliriz. Hayatın her sürecinde değerlerini merkeze alan insanın, teknolojiyi değerlendirme hususunda da aynı yolu takip edeceği açıktır.
Ancak teknolojinin zihinsel tutumlardan ahlaki pratiklere kadar pek çok alanda etkisinin görülmesi, teknoloji-değer ilişkisini yalın bir biçimde ortaya koymayı güçleştirmektedir.
Bu yazıda ; dinî değerlerle inşa edilen zihinsel tutumun teknoloji karşısındaki duruşunu; onu nasıl etkilemesi gerektiğini veya nasıl etkilendiğini de ele almaya çalışacağız.
Teknolojinin dinî değerler ile olan ilişkisine geçmeden önce teknoloji kelimesinin çıkış noktasına
ve bugünkü kullanımına dair bir fikir edinmek amacıyla söz konusu kelimeyi etimolojik
bir incelemeye tabi tutmak yararlı olacaktır.
Teknoloji, Latin 2 Kelime kökünden türemiştir.
Teknoloji, Grekçe “techne” ile bilim anlamına gelen “logia” sözcüklerinin birleştirilmesiyle türetilmiştir. En genel anlamıyla teknoloji, insan gereksinimlerini karşılamak, istenen amaçlara ulaşmak için bir bütün olarak doğanın dönüştürülmesi ya da yönlendirilmesi sürecidir.
Antik Yunan’da Teknik Üretimin Durumu : Antik yunan toplumlarında teknik, iktidarın emrinde, düşünce ve ahlak’a kafa tutmayan, yaşam düzeninden koparılmamış bir özellik taşımaktadır. Yüceltilmemiş, topluma hizmet aracı olarak görülmüş ve geliştirilmiştir.
Kutsallığın merkeze oturtulduğu bu dönemde, kutsalı meşrulaştırmaya, iktidarla kutsalı bir arada tutmaya aracı olarak kullanılmıştır.
O dönemde Hristiyan dünya için de durum farklı değildir. Hristiyan toplumlara göre de, aşkın ve üstün olma, dini değerlerinin onlara bir lutfu’dur. Teknik bu üstünlüğün bir etkeni değildir.
Ancak, ne zaman ki deniz aşırı halklara hükümranlık söz konusu olduğunda, dinsel ölçütler önemini yitirmeye, bilim ve teknolojik kriterler belirleyici hale gelmeye başlamıştır. (VXIII Yüzyılın başı- Adas, 2001, s. 12-13).
Bu dönüşümü anlayabilmek için teknoloji ile zihin dünyası arasındaki ilişkiye vurgu yapılması yerinde olacaktır.
Islam, bilim ve teknoloji geliştirmeyi bir görev ve sorumluluk olarak telakki etmiştir, kendisine özgün bir ruh ve kimlik kazandırmayı da ihmal etmemiş, vahyin değerlerine tabi olarak ilerlemiştir..
İlim, Bir kulluk biçimi olarak ifade edilmiş, Adalet, düzen, kamu yararı, emanet gibi kavramlarla da ilişkilendirilmiştir.
İnsan Allah’ın halifesi ve O’nun emanetinin koruyucusu olduğu için doğaya ve insana zarar verecek bilgiyi aramamalı, böyle bir teknoloji üretmemelidir
(Serdar, 2011, s. 210-211).
Üretilen teknoloji, içerik olarak bu kavramlara uygunsa dışarıdan da olsa almaktan çekinilmez. İslam Peygamberi’nin, “Hikmet mü’minin yitik malıdır,nerede bulursa alır.” (Tirmizî, İlim, 19)
XVII. yüzyılda Bacon’un “Bilgi güçtür” söyleminde yerini bilgiye dayalı gücün cazibesi, XIX. yüzyıla kadar yararcı tahakküm ve kontrol hedefleri hâlini almış, bilim bir ideolojiye dönüşmüş; modern bilime ve modern tekniğe, “hâkim olma” ideolojisi sızmıştır (Serdar, 2011, s. 237).
18 ve 19. Yüzyıllarda, Yunan felsefesi de bu yeni akımdan etkilenmiş, bilim ve teknolojiyi gelişim süreçlerinde birbirini ve toplumu etkileyen etmenler olarak görmeye başlamıştır.
Bu süreç, Teknoloji için bir FELSEFE’yi zorunlu hale getirmiştir.
Teknoloji maddi değerleri öncelemekle, merhamet, vicdan gibi manevi değerleri örselemeye başlamış, bu durum ise, değerler sistemi üzerinden değil, çıkarlar üzerinden teknolojik gelişmeleri hızlandırmıştır. Oyle ki, bir iletişim ağı olarak oluşturulan internet teknolojisinin ilk organize kullanıcıları, pornografi sektörü olmuştur.
Günümüzde, geliştirdiğimiz ürünler, yaşamımızı ve yaşayış biçimimizi etkiler, yönetir hale gelmiştir. Ustelik, insanoğlunun geliştirdiği teknoloji, insanı kendisine yabancılaştırmaya başlamıştır.
Teknolojiyi geliştiren kişiler ve toplumlar bile, bir süre sonra kontrolü yitirebilmekte ve gidişatın sonucunu kestirememektedirler. Bundan dolayıdır ki, en popüler teknoloji geliştiricileri, kendi çocuklarını, kendi geliştirdiklerinden uzak tutarak büyütmeye çalışmaktadır.(Bill Gates ve Steave Jobs, kendi çocuklarının eğitimi için, köy okulu olarak tanımlayabileceğimiz, teknolojiden mümkün oldukça arındırılmış doğal ve geleneksel eğitim yöntemlerine yönelmişlerdir)
Teknolojinin kültürler üzerinde tahakküm kurması, insan hayatında daha fazla yer bulması, hatta hayatı yönlendirecek hale gelmesi, Felsefecilerin bu alana dikkat çekmesi sonucunu doğurmuştur.
Özellikle son yüzyılda oluşan hızlı teknolojik gelişme insanoğlunu bu gelişimin ortaya çıkardığı ahlaki, dinî, çevresel pek çok problemle karşı karşıya bırakmıştır.
Böylesi problemlere ilişkin sorgulamaların sistematik olarak yapıldığı alan olarak teknoloji felsefesi; teknolojinin özünü, doğasını, amaçlarını, insan ve toplumun gelişimi üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini araştıran, teknolojinin neden olduğu toplumsal, kültürel ve ekonomik sorunlara odaklanarak teknolojinin anlam ve değerini sorgulayan, özerkliğini tam anlamıyla XX. Yüzyılda kazanan bir felsefe dalıdır (Güçlü, Uzun E., Uzun S. & Yolsal, 2002, s. 1407-1412).
GELELİM ASIL MESELEYE ;
Dini Değerlerin Teknoloji’ye etkisi Nasıl olmalıdır, Ya da olmalı mıdır, sorusunun Cevabına.
Şimdiye kadar ifade ettiklerimiz, teknolojinin, insan, ahlak, yaşam, kültür ve inanç/moral değerlere etkisini, teknik ve felsefi olarak ortaya koymak adına idi.
Tüm bu ortaya konulan bilgilerden anlaşılan odur ki, teknoloji bir inanç felsefesine ihtiyaç duymaktadır. Yoksa, zararları faydasından çok daha fazla olacaktır.
Teknolojinin insan hayatına sağladığı katkı ve kolaylıkları dikkate alan insanoğlu, teknolojinin oluşturduğu tehlikeyi gözden kaçırabilmektedir.
Mesela, bir iletişim aracı olarak kullanıldığında, Sıla’i Rahim’i kolaylaştıran sosyal medya, aynı zamanda, teşhircilik, dedikodu, özenti ve başkalaşmış hayat tasavvurlarına da kapı aralamaktadır.
Emin olmalıyız ki, değerlerimiz ve din felsefemiz ışığında kullanmadığımız takdirde, günümüzün YASAK MEYVASI teknoloji’dir.
Eğer din ve değerlerimizin çizdiği çerçeveyi dikkate alarak teknolojiyi kullanır isek, elimizdeki en ciddi bilgilenme ve tebliğ aracıdır.
İşte, Din hatırlatmadır. Genel kanıya vurgu ile, eğer kullanıcı iyi ise, teknoloji iyiliğe aracılık eder ve “teknoloji iyidir”in delili budur. Kul isterse bir tebliğ ve öğrenme aracı haline getirebiliyorken, isterse bir günah makinesi haline de getirebilmektedir.
Bu bağlamda, dinî değerlerin devrede olmasının, dinin sunduğu perspektifin teknolojik gelişim sürecinde hesaba katılmasının, ortaya çıkacak sorunların en aza indirgenmesinde ve daha yaşanılabilir bir dünya idealinde insanlığa katkı sağlayacağını ifade edebiliriz.
Bu nedenle, konuya ilişkin tartışmaları sıklaştırmalı ve gündemde tutmalıyız ki, elimizdeki nimet, cehennem ateşi haline gelmesini önleyebilelim.
Gelelim Teknoloji’nin Yaratma kudreti karşısında bize sunduğu gerçeklere…
Her teknolojik gelişme, Allah’ın sıfatlarının delilidir aslında. Bizi hayretler içerisinde bırakan her teknolojik gelişim ve üretim, Ancak Allah’ın mükemmel yaratmalarının delili olabilmektedir.
TEKNOLOJİK GELİŞMELERDE ROL MODELLER VE ETALON(SABİTE) DEĞERLER.
Teknolojik gelişmelerin tamamında, yaratılmış bir değerden örneklemeler vardır. Insan oglu, geliştirdiği tüm teknolojilerin yardımları ile bile, halen günceli üretmek için, Allah’ın yarattıklarını örnekleyerek ilerleme kat etmektedir.
Mesela insan beyninin 1 saniyede gerçekleştirdiği işlemleri, Dünyanın en güçlü bilgisayarı olan ve çin’de kurulmuş olan Super bilgisayar, Saatte 4 Megawatt Elektrik harcayarak, 40 dakikada gerçekleştirilebilmektedir. Bu ise, sadece bilgi işleme boyutu dikkate alınarak yapılan bir testtir. Beyinde gerçekleşen kimyasal reaksiyonların tamamının nedeni de henüz tesbit edilememiştir.
Tianhe-1A InfiniBand bildirildiğine göre iki kat hız ile 14.336 IntelXeon işlemci ve 7168 Nvidia Tesla M2050 GPU'larından oluşur.[3] Tianhe-1A açıklıklı 103 kabini ile 155 ton ağırlığındadır ve 4,04 megavat elektrik tüketir.
Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir, Allahın Allah’ın her nimeti şükrü fazlasıyla gerektirir.
Teknolojik gelişmenin hâkim olduğu bir dünyada teknolojiden uzak bir toplum tasavvur etmek mümkün değildir. Fakat insan, teknolojinin kendisine sunduğu imkânlar hususunda da bir imtihana tabi tutulmaktadır. Yeryüzünü mamur etmekle sorumlu insanoğlunun bu işlevi yerine getirirken sorumluluklarını da dikkate alması elzemdir. Teknolojinin ürettiği değerler sistemine karşı manevi ve ahlaki temelli bir değerler sistemi ortaya konulmalı, teknolojinin üretim aşamasından kullanımına, sonuçlarını değerlendirmeye varıncaya dek her aşamada bu değerler dikkate alınmalıdır.
Bir Sonraki makalemizde, Robotların Dini’ni konu edineceğiz inş.
Kaynakça :
1.Sn. Tuba NUR DÖNMEZ
2.Aristoteles. (1996). Metafizik (Çev. A. Arslan). İstanbul: Sosyal Yayınları.
3.Aydın, H. (2003). İnsan-çevre münasebetine modern yaklaşımın teolojik kritiği. Malatya: Nehir Yayınları.
4.Güçlü, A., Uzun, E., Uzun, S. & Yolsal, Ü. H. (2002). Teknoloji felsefesi. Felsefe sözlüğü içinde (s. 1407-1412). Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
5.Serdar, Z. (2011). İslam, bilim ve kültürel ilişkiler (Çev. K. Atalar). İstanbul: Pınar Yayınları.
Öze Dönüş Dergisi sayı 6